5 Haziran 2012 Salı

ALLAH VARDIR

Adamın biri her zaman yaptığı gibi saç ve sakal traşı olmak için berbere gitti. Onunla ilgilenen berberle güzel bir sohbete başladılar. Değişik konular üzerinde konuştular.

Birden Allah ile ilgili konu açıldı...
Berber: " Bak adamım, ben senin söylediğin gibi Allah'ın varlığına inanmıyorum...
"Adam: " Peki neden böyle düşünüyorsun?
"Berber: " Bunu açıklamak çok kolay. Bunu görmek için dışarıya çıkmalısın. Lütfen bana söyler misin, eğer Allah var olsaydı,bu kadar çok hasta insan olur muydu, terkedilmiş çocuklar olur muydu? Allah olsaydı, kimse acı çekmezdi. Allah olsaydı, bunların olmasına izin vereceğini sanmıyorum...
"Adam bir an durdu ve düşündü, ama gereksiz bir tartışmaya girmek istemediği için cevap vermedi. Berberde işi bitdikten sonra dışarıya çıktı. Tam o anda caddede uzun saçlı ve sakallı birini gördü.bu kadar dağınık göründüğüne göre belli ki traş olmayalı uzun süre geçmişti...
 Adam berber dükkanına geri döndü...
''Adam: " Biliyor musun,bence berber diye birşey yok
" Berber: " Bu nasıl olabilir ki? Ben buradayım ve bir berberim...
 ''Adam: " Hayır, yok. Çünkü olsaydı, caddede yürüyen uzun saçlı ve sakallı adamlar olmazdı.
"Berber: " Hımmm... Berber diye birşey var ama o insanlar bana gelmiyorsa, ben ne yapabilirim ki?
"Adam: " Kesinlikle doğru! Püf noktası bu! Allah var, ve insanlar ona gitmiyorsa, o ne yapabilir ki?
İşte dünyada bu kadar çok acı ve keder olmasının nedeni!"...
                                                  



-Alıntı-

3 Haziran 2012 Pazar

BALKONUMUZ


Paşa Kılıcı
Çam
Gül
Süs biberi


Kabak
   
Karpuz
Fesleğen
                          
Aleovera_Hurma
Topladığımız domatesimiz




        
Balkonumuzdaki minik bahçemiz hepsi küçücük bir köşede yaşıyor...


  

2 Haziran 2012 Cumartesi

HUZURUN KIYMETİ

Bir padişah acemi bir köle ile gemiye binmişti. Köle hiç deniz görmemiş, geminin mihnetini tatmamıştı. Ağlamaya, inlemeye başladı. Tir tir titriyordu. Avutmak için çok uğraştılar, ama bir türlü sakinleşmedi. Padişahın keyfi kaçtı. Herkes aciz bir vaziyetteyken gemide bulunan yaşlı bir adam padişahın huzuruna çıktı, 'Müsaade buyurursanız ben onu sustururum' dedi. Padişah da 'Lütfetmiş olursunuz' dedi. Yaşlı adam emretti, köleyi denize attılar. Köle birkaç kere suya battı çıktı. Sonra saçından yakaladılar, gemiden tarafa çektiler. Köle gemiye yaklaşınca iki eliyle dümene asıldı, oradan gemiye çıktı, bir köşede uslu uslu oturmaya başladı. Yaşlı adamın yaptığı iş padişahı hayrete düşürdü, 'Bu işteki hikmet nedir' diye sordu. Yaşlı adam cevap verdi: ''Köle evvelce suya batmayı tatmamıştı. Gemideki selâmetin kıymetini bilmiyordu. İşte huzur ve saadet de böyledir, bir felâkete duçar olmayan kimse, huzurun kıymetini bilemez."

Alıntı

1 Haziran 2012 Cuma

TEPSİ KEBABI


Bugünkü yemeğimiz;Tepsi kebabı biz lavaş ekmeği yada pideyle yeriz yanında da ayran...Pratik doyurucu hem göze hem damağa hitap ediyor...


AKILLIM

Akıllıma nazar değdi. Ayakta çatlak var alçıda kalacak bir süre  geçmiş olsun oğluma...

31 Mayıs 2012 Perşembe

NE KADAR BORCU VARMIŞ?


Küçük oğlu annesine geldi ve ona kağıdı uzattı. Annesi ellerini önlüğüne kuruladıktan sonra kağıdı okumaya başladı;
·                              Çimleri biçtiğim için: 5 dolar,
·                              Odamı temizlediğim için: 1 dolar,
·                              Alışverişe gittiğim için: 50 sent,
·                              Küçük kardeşime baktığım için: 25 sent,
·                              Çöpü attığım için: 1 dolar,
·                              İyi bir karne getirdiğim için: 5 dolar,
·                              Bahçeyi temizlediğim için: 2 dolar,
·                              Toplam borç: 14 dolar, 75 sent...

Anne, umutla kendisine bakan oğlunun elinden kağıdı aldı ve kağıdın arka yüzüne şunları yazdı;
·  Seni 9 ay karnımda taşıdım: BEDAVA...

·  Hasta olduğunda başında bekledim, elimden geleni yaptım, senin için dua ettim: BEDAVA...

·  Yıllarca değişik nedenlerle senin için gözyaşı döktüm: BEDAVA...

·  Senin için geceler kaygı duyup, uykusuz kaldım: BEDAVA...

·  Oyuncaklarını topladım, yemeğini hazırladım giysilerini yıkadım, ütüledim: BEDAVA YAVRUM...

·   Ve bunların hepsini topladığın zaman gerçek sevginin bedelinin olmadığını görürsün,bedavadır çünkü…

Oğul annenin yazdıklarını okuyunca gözleri doldu. Annesine baktı, “Anneciğim seni seviyorum” dedi ve kalemi alarak bu kağıda “HEPSİ ÖDENMİŞTİR” yazdı...
Alıntı...


                                                                

YOLUMUZDAKİ ENGELLER

Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu.
Bakalım neler olacaktı?.
Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer geldiler, sabahtan öğlene kadar.
Hepsi kayanın etrafından dolaşıp saraya girdiler. Pek çoğu kralı yüksek sesle elestirdi. Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyordu.
Sonunda bir köylü çıka geldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu.
Sırtındaki küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı ve ıkına
sıkına itmeye başladı. Sonunda kan ter içinde kaldı ama, kayayı da yolun kenarına çekti. Tam küfesini yeniden sırtına almak üzereydi ki, kayanın eski yerinde bir kesenin durdugunu gordu. Açtı.. Kese altın doluydu. Birde kralın notu vardı içinde.."Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir" diyordu kral.
Köylü, bugün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı. "Her engel, yaşam koşullarınızı daha iyileştirecek bir fırsattır..."

                             


ALINTI

30 Mayıs 2012 Çarşamba

İKİ KARDEŞ

Erkek kardeşlerin ikisi de babalarından kalma çiftlikte çalışırlardı. Kardeşlerden biri evliydi ve çok çocuğu vardı. Diğeri ise bekardı. Her günün sonunda iki erkek kardeş ürünlerini ve kârlarını eşit olarak bölüşürlerdi.
Günün birinde bekar kardeş kendi kendine:
“Ürünümüzü ve kârımızı eşit olarak bölüşmemiz hiç de hakça değil” dedi, “Ben yalnızım ve pek fazla ihtiyacım yok.”
Böylelikle, her gece evinden çıkıp, bir çuval tahılı gizlice erkek kardeşinin evindeki tahıl deposuna götürmeye başladı.
Bu arada evli olan kardeş, kendi kendine:
“Ürünümüzü ve kârımızı eşit olarak bölüşmemiz hiç de hakça değil, üstelik ben evliyim, bir eşim ve çocuklarım var ve yaşlandığım zaman onlar bana bakabilirler. Oysa kardeşimin kimsesi yok, yaşlandığı zaman hiç kimsesi yok bakacak” diyordu.
Böylece evli olan kardeş her gece evinden çıkıp, bir çuval tahılı gizlice erkek kardeşinin tahıl deposuna götürmeye başladı. İki kardeş de yıllarca ne olup bittiğini bir türlü anlayamadılar, çünkü her ikisinin de deposundaki tahılın miktarı değişmiyordu.
Sonra, bir gece iki kardeş gizlice birbirlerinin deposuna tahıl taşırken çarpışıverdiler. O anda olan biteni anladılar. Çuvallarını yere bırakıp birbirlerini kucakladılar.
Hayattaki en yüce mutluluk, sevildiğimize inanmaktır...

YENİ EVLİ ÇİFT

Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasada evlenmeden önce sık sık birbirlerini çok sevdiklerine dair ne kadar da dil dökmüşlerdi ama şimdilerde küçük bir söz, ufak bir hadise aralarında orta çaplı bir kavganın çıkmasına yetiyordu.
Bir akşam oturup ilişkilerini gözden geçirmeye karar verdiler. Her ikisi de boşanmayı istemekle beraber, işlerin böyle gitmeyeceğinin farkındaydılar.
Erkek, ‘Aklima bir fikir geldi’ dedi.
‘Bahçeye bir ağaç dikelim ve eğer bu ağaç 3 ay içinde kurursa boşanalım. Kurumaz da büyürse bunu bir daha aklımızdan geçirmeyelim. Bu süre içinde de ayrı ayrı odalarda kalalım.’
Bu ilginç fikir hanımının da hoşuna gitti.
Ertesi gün gidip bir meyve fidanı aldılar ve birlikte bahçeye diktiler.
Aradan bir ay geçti.
Bir gece bahçede karşılaştılar
ve Her İkisinin de elinde içi su dolu birer Bidon Vardı… :)))

                                                                                            
                                                         

29 Mayıs 2012 Salı

65 YIL BİR YASTIĞA BAŞ KOYMAK

Bir gazeteci yaşlı çifte şöyle sordu.

65 yıl nasıl bir yastığa baş koydunuz?

Yaşlı kadın şöyle cevap verdi;

“Bizler yırtık elbiselerin yamandığı, söküklerin dikildiği, kırıkların tamir edildiği bir zamanda doğduk, kullanılıp atıldığı ve yerine yenisinin alındığı bir zamanda değil…”


Alıntı

PATATES SALATASI



Papatyam...
4 orta boy patates
1 tatlı kaşığı pul biber
1 tatlı kaşığı sumak
Haşlanmış yumurta
1 çay bardağından bir parmak az zeytin yağ(keyfine göre koy)
3/4 dal yeşil soğan
8/9 dal maydanoz 
1 limon suyu ve tuz
Patatesleri iyice yıkayıp, kabuklu şekilde haşla.Haşlanma testini sivri uçlu bir bıçak yardımıyla patateslere batırarak yapabilirsin.(20dk kadar)Patatesler haşlanırken, zeytinyağı ,tuz ,pul biber,limon suyu ve sumağı  bir kapta karıştır.Yeşillikleri yıkayıp,ince doğra.Yumurtayı katı olarak haşla.(ben yumurta koymadım küçüğüm sevmiyor)Haşlanmış patateslerin kabuklarını soy.Küp küp doğra.Patateslere hazırladığımız sosu, yeşilliği  ekleyerek  karıştır servis tabağına al  afiyet olsun...
(Benim yeşil soğanım yoktu kuru soğanla yaptım, kırmızı ve yeşil biber, domates ekledim sen arzu ettiğin malzemeyi koyabilirsin)öptüm...