3 Haziran 2012 Pazar

BALKONUMUZ


Paşa Kılıcı
Çam
Gül
Süs biberi


Kabak
   
Karpuz
Fesleğen
                          
Aleovera_Hurma
Topladığımız domatesimiz




        
Balkonumuzdaki minik bahçemiz hepsi küçücük bir köşede yaşıyor...


  

2 Haziran 2012 Cumartesi

HUZURUN KIYMETİ

Bir padişah acemi bir köle ile gemiye binmişti. Köle hiç deniz görmemiş, geminin mihnetini tatmamıştı. Ağlamaya, inlemeye başladı. Tir tir titriyordu. Avutmak için çok uğraştılar, ama bir türlü sakinleşmedi. Padişahın keyfi kaçtı. Herkes aciz bir vaziyetteyken gemide bulunan yaşlı bir adam padişahın huzuruna çıktı, 'Müsaade buyurursanız ben onu sustururum' dedi. Padişah da 'Lütfetmiş olursunuz' dedi. Yaşlı adam emretti, köleyi denize attılar. Köle birkaç kere suya battı çıktı. Sonra saçından yakaladılar, gemiden tarafa çektiler. Köle gemiye yaklaşınca iki eliyle dümene asıldı, oradan gemiye çıktı, bir köşede uslu uslu oturmaya başladı. Yaşlı adamın yaptığı iş padişahı hayrete düşürdü, 'Bu işteki hikmet nedir' diye sordu. Yaşlı adam cevap verdi: ''Köle evvelce suya batmayı tatmamıştı. Gemideki selâmetin kıymetini bilmiyordu. İşte huzur ve saadet de böyledir, bir felâkete duçar olmayan kimse, huzurun kıymetini bilemez."

Alıntı

1 Haziran 2012 Cuma

TEPSİ KEBABI


Bugünkü yemeğimiz;Tepsi kebabı biz lavaş ekmeği yada pideyle yeriz yanında da ayran...Pratik doyurucu hem göze hem damağa hitap ediyor...


AKILLIM

Akıllıma nazar değdi. Ayakta çatlak var alçıda kalacak bir süre  geçmiş olsun oğluma...

31 Mayıs 2012 Perşembe

NE KADAR BORCU VARMIŞ?


Küçük oğlu annesine geldi ve ona kağıdı uzattı. Annesi ellerini önlüğüne kuruladıktan sonra kağıdı okumaya başladı;
·                              Çimleri biçtiğim için: 5 dolar,
·                              Odamı temizlediğim için: 1 dolar,
·                              Alışverişe gittiğim için: 50 sent,
·                              Küçük kardeşime baktığım için: 25 sent,
·                              Çöpü attığım için: 1 dolar,
·                              İyi bir karne getirdiğim için: 5 dolar,
·                              Bahçeyi temizlediğim için: 2 dolar,
·                              Toplam borç: 14 dolar, 75 sent...

Anne, umutla kendisine bakan oğlunun elinden kağıdı aldı ve kağıdın arka yüzüne şunları yazdı;
·  Seni 9 ay karnımda taşıdım: BEDAVA...

·  Hasta olduğunda başında bekledim, elimden geleni yaptım, senin için dua ettim: BEDAVA...

·  Yıllarca değişik nedenlerle senin için gözyaşı döktüm: BEDAVA...

·  Senin için geceler kaygı duyup, uykusuz kaldım: BEDAVA...

·  Oyuncaklarını topladım, yemeğini hazırladım giysilerini yıkadım, ütüledim: BEDAVA YAVRUM...

·   Ve bunların hepsini topladığın zaman gerçek sevginin bedelinin olmadığını görürsün,bedavadır çünkü…

Oğul annenin yazdıklarını okuyunca gözleri doldu. Annesine baktı, “Anneciğim seni seviyorum” dedi ve kalemi alarak bu kağıda “HEPSİ ÖDENMİŞTİR” yazdı...
Alıntı...


                                                                

YOLUMUZDAKİ ENGELLER

Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu.
Bakalım neler olacaktı?.
Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer geldiler, sabahtan öğlene kadar.
Hepsi kayanın etrafından dolaşıp saraya girdiler. Pek çoğu kralı yüksek sesle elestirdi. Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyordu.
Sonunda bir köylü çıka geldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu.
Sırtındaki küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı ve ıkına
sıkına itmeye başladı. Sonunda kan ter içinde kaldı ama, kayayı da yolun kenarına çekti. Tam küfesini yeniden sırtına almak üzereydi ki, kayanın eski yerinde bir kesenin durdugunu gordu. Açtı.. Kese altın doluydu. Birde kralın notu vardı içinde.."Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir" diyordu kral.
Köylü, bugün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı. "Her engel, yaşam koşullarınızı daha iyileştirecek bir fırsattır..."

                             


ALINTI

30 Mayıs 2012 Çarşamba

İKİ KARDEŞ

Erkek kardeşlerin ikisi de babalarından kalma çiftlikte çalışırlardı. Kardeşlerden biri evliydi ve çok çocuğu vardı. Diğeri ise bekardı. Her günün sonunda iki erkek kardeş ürünlerini ve kârlarını eşit olarak bölüşürlerdi.
Günün birinde bekar kardeş kendi kendine:
“Ürünümüzü ve kârımızı eşit olarak bölüşmemiz hiç de hakça değil” dedi, “Ben yalnızım ve pek fazla ihtiyacım yok.”
Böylelikle, her gece evinden çıkıp, bir çuval tahılı gizlice erkek kardeşinin evindeki tahıl deposuna götürmeye başladı.
Bu arada evli olan kardeş, kendi kendine:
“Ürünümüzü ve kârımızı eşit olarak bölüşmemiz hiç de hakça değil, üstelik ben evliyim, bir eşim ve çocuklarım var ve yaşlandığım zaman onlar bana bakabilirler. Oysa kardeşimin kimsesi yok, yaşlandığı zaman hiç kimsesi yok bakacak” diyordu.
Böylece evli olan kardeş her gece evinden çıkıp, bir çuval tahılı gizlice erkek kardeşinin tahıl deposuna götürmeye başladı. İki kardeş de yıllarca ne olup bittiğini bir türlü anlayamadılar, çünkü her ikisinin de deposundaki tahılın miktarı değişmiyordu.
Sonra, bir gece iki kardeş gizlice birbirlerinin deposuna tahıl taşırken çarpışıverdiler. O anda olan biteni anladılar. Çuvallarını yere bırakıp birbirlerini kucakladılar.
Hayattaki en yüce mutluluk, sevildiğimize inanmaktır...

YENİ EVLİ ÇİFT

Yeni evli bir çift vardı. Evliliklerinin daha ilk aylarında, bu işin hiç de hayal ettikleri gibi olmadığını anlayıvermişlerdi. Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi. Son zamanlarda o kadar sık olmasada evlenmeden önce sık sık birbirlerini çok sevdiklerine dair ne kadar da dil dökmüşlerdi ama şimdilerde küçük bir söz, ufak bir hadise aralarında orta çaplı bir kavganın çıkmasına yetiyordu.
Bir akşam oturup ilişkilerini gözden geçirmeye karar verdiler. Her ikisi de boşanmayı istemekle beraber, işlerin böyle gitmeyeceğinin farkındaydılar.
Erkek, ‘Aklima bir fikir geldi’ dedi.
‘Bahçeye bir ağaç dikelim ve eğer bu ağaç 3 ay içinde kurursa boşanalım. Kurumaz da büyürse bunu bir daha aklımızdan geçirmeyelim. Bu süre içinde de ayrı ayrı odalarda kalalım.’
Bu ilginç fikir hanımının da hoşuna gitti.
Ertesi gün gidip bir meyve fidanı aldılar ve birlikte bahçeye diktiler.
Aradan bir ay geçti.
Bir gece bahçede karşılaştılar
ve Her İkisinin de elinde içi su dolu birer Bidon Vardı… :)))

                                                                                            
                                                         

29 Mayıs 2012 Salı

65 YIL BİR YASTIĞA BAŞ KOYMAK

Bir gazeteci yaşlı çifte şöyle sordu.

65 yıl nasıl bir yastığa baş koydunuz?

Yaşlı kadın şöyle cevap verdi;

“Bizler yırtık elbiselerin yamandığı, söküklerin dikildiği, kırıkların tamir edildiği bir zamanda doğduk, kullanılıp atıldığı ve yerine yenisinin alındığı bir zamanda değil…”


Alıntı

PATATES SALATASI



Papatyam...
4 orta boy patates
1 tatlı kaşığı pul biber
1 tatlı kaşığı sumak
Haşlanmış yumurta
1 çay bardağından bir parmak az zeytin yağ(keyfine göre koy)
3/4 dal yeşil soğan
8/9 dal maydanoz 
1 limon suyu ve tuz
Patatesleri iyice yıkayıp, kabuklu şekilde haşla.Haşlanma testini sivri uçlu bir bıçak yardımıyla patateslere batırarak yapabilirsin.(20dk kadar)Patatesler haşlanırken, zeytinyağı ,tuz ,pul biber,limon suyu ve sumağı  bir kapta karıştır.Yeşillikleri yıkayıp,ince doğra.Yumurtayı katı olarak haşla.(ben yumurta koymadım küçüğüm sevmiyor)Haşlanmış patateslerin kabuklarını soy.Küp küp doğra.Patateslere hazırladığımız sosu, yeşilliği  ekleyerek  karıştır servis tabağına al  afiyet olsun...
(Benim yeşil soğanım yoktu kuru soğanla yaptım, kırmızı ve yeşil biber, domates ekledim sen arzu ettiğin malzemeyi koyabilirsin)öptüm...

28 Mayıs 2012 Pazartesi

BALIKÇIDA BİR GÜN

Adam akşam iş çıkışı eve gitmek üzere yola çıktı. İşyeri ile dolmuş duraklarının arası çokta uzak sayılmazdı.  ve yürümeye başladı.Akşam trafiği heryer karışık, sıkışıktı. Kısa bir zaman sonra dolmuş duraklarına vardı. Köşede seyyar bir balıkçı bağırıyordu. Hadi istavrit 5 lira, istavrit 5 lira. Adam düşündü akşama balık yemek iyi olurdu. Hem kızıda, eşide çok severdi balığı. Kendide bayılırdı doğrusu, evde o sıcacık neşeli ortamda balık ziyafetine. Kardeş ver bakalım dedi 1 kilo istavrit. Balıkçı, beyim dedi; 1,5 olmazmı? Adam gülümsedi, belki param yok dedi. Balıkçı bunun üzerine canın sağolsun beyim dedi, canın sağolsun.
 Balıkçı balıkları tartarken tezgaha, adamın yanına yaşlı bir teyze geldi. Üzeri başı halini anlatırcasına eski püsküydü. Evlat dedi, banada balık alırmısın? Tabii teyzeciğim dedi, adama seslendi, balıklar 3 kilo oldu, bir bana, 2 teyzeye tart bakalım. Balıkçı balıkları poşetlere koyarken teyze dedi adam, ekmeğin varmı senin. Yaşlı kadın sessiz kaldı, önce sözler çıkmadı ağzından .. Yok evladım dedi zorda olsa. Adam dur dedi, teyze az bekle. Koştu adam bir çırpıda o yoğun trafiğin içinden sıyrıldı, markete girdi, dört tane ekmek aldı. Aynı hızla geri döndü ekmekleride balıkları almış olan yaşlı teyzeye verdi. Sordu sonra, teyzeciğim başka bir ihtiyacın varmı? Kadın elini yırtılmaya yüz tutmuş kimbilir kaç yıllık olan pardesösünün cebine attı, adamın gözlerine baktı, utanıyordu, eziliyordu ve elinde olmadan bunu belli ediyordu. Adam gülümsedi o ne teyzeciğim bir bakayım dedi. Kadın cebinden bir ilaç şişesi çıkardı, evladım dedi birde şu gözdamlam var, alamıyorum 2 ay oldu. Ver dedi adam, teyzecim sen az daha dur bakalım burada. Tüm bunlar gerçekleşirken balıkçı şaşkın gözlerle olan biteni izliyordu ve duygulanıyor bir garip oluyordu. Tezgahında her zaman ilişik duran tabureyi aldı, otur dedi teyze o aslan parçası gelene kadar, kadın sağol evladım dedi oturdu. Eczaneye girdi adam bu ilaçtan varmı dedi.. Eczacı evet efendim dedi, raftan aynı şişeden bir ilaç aldı verdi. Bu defa acele etmedi adam, çünkü karşı kaldırımdaki teyzenin balıkçının taburesinde oturduğunu görmüştü. İçinden ah be dedi, ah yurdum insanı. Verdi ilacı teyzeye, bu defa sormadı ne var başka eksiğin diye, elini cebine attı ne kadar parası varsa verdi yaşlı kadına, öptü elini, bindirdi bir dolmuşa evine uğurladı. Kadın dua ediyordu adama Allah Razı olsun evladım diye ve ağlıyordu.
 Adam tam dolmuşa yönelecekken durdu ve balıkçıyla gözgöze geldiler. Bu olaylar olurken balıkların parasını vermeyi unutmuş, dahası tüm parasını yaşlı kadına vermişti. Balıkçı gülümsedi, hadi abi uğurlar olsun. Konuşmaya gerek yoktu, durum meydandaydı, konuşmadan anlaştılar. İyi akşamlar diledi adam, dolmuşa yönelirken güleç bir yüzle, bir kaç adım daha attı yine durdu. Cebinde ne dolmuşa binecek ne eve ekmek alacak parası vardı. Düşündü şükretti haline, zaten şunun şurası evide en fazla yaya olarak 30 dk tutardı. Hafiften bir yağmur ciselemeye başlamıştı, sakin adımları hızlandı , hızlandı, hızlandı. Köşedeki telefon kulübesinin önünde durdu. Cüzdanından telefon kartını çıkardı, çevirdi tuşları, kızı çıktı karşısına, hadi babacığım neredesin diyordu meraklı meraklı.Adam yavrum dedi geliyorum, annene söyle bu akşam balık yiyeceğiz. Kız olur babacığım dedi hadi çabuk gel. Adam tekrar eve yöneldi yağmurda artmıştı. Sıkı sıkı tuttu balık poşetini, bir eliyle rüzgarda uçuşan paltosunun yakasını kavradı, yürüdü, yürüdü.Sonra durdu, kafasını göğe kaldırdı Allah’ım dedi sana şükürler olsun. Ne olur, bana bu gücü hep ver diye dua ederken, duygulandı, mahsunlaştı…



Alıntı