13 Mart 2012 Salı

TAHTA TABAK


Oğlu,gelini ve 4 yaşındaki torunuyla yaşayan bir adam vardı. Elleri titriyor, gözleri eskisi kadar iyi görmüyor,yürürken sendeliyordu. Yemek zamanı geldiğinde aile masaya birlikte otururdu. Fakat yaşlı büyükbabanın titreyen elleri, bulanık gören gözleri yemeği işkenceye dönüştürüyordu…
Bezelyeler kaşığından yere yuvarlanıyor, bardağı tuttuğunda masa örtüsüne süt sıçrıyordu…
Oğlu ve gelini bu durumdan rahatsız olmaya başlamışlardı…
Karı-koca köşeye küçük bir masa yerleştirdiler. Ailenin geri kalanları yemeklerinin tadını çıkarırken, büyükbaba bu küçük masada tek başına yiyordu…
Zaman içinde bir-iki tabak kırmasının ardından büyükbabaya yemekleri tahta tabakta verilmeye başlandı…
Böyle yalnız başına yemek yerken yaşlı adama göz attıklarında onu sessizce ağlarken buluyorlardı. Yine de karı-kocanın büyükbabayla konuşmaları yalnızca düşürdüğü çatal, döktüğü yemek için yapılan azarlamaların ötesine gitmiyordu…
Ailenin en küçük ferdiyse bütün bunları sessizce izliyordu. Bir öğleden sonra babası küçük oğlunu tahta parçalarıyla uğraşırken buldu ve tatlı bir sesle ona ne yaptığını sordu:
Oğlu aynı tatlılıkla:
-“Sana ve anneme ben büyüdüğümde kullanmanız için küçük birer kase yapıyorum…” diye cevap verdi ve işine devam etti…
Bu kelimeler anne-babasını öyle etkiledi ki, bir süre gözlerinden süzülen yaşlarla sessizliklerini korudular. Her ikisi de yapması gerekeni biliyordu. O akşamdan itibaren büyükbaba yeniden ailesiyle aynı masada yemeğini yedi ve ne oğlu ne de gelini düşen bezelyeleri, ıslanan masa örtüsünü, dökülen sütü dert etti…





Alıntı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder