İlkgözağrım,papatyam bu gece sabaha karşı gidiyor şimdiden kalbim sızlamaya başladı. Allahım acılarını göstermesin sağ sağlim gitsinler inşallah Allahım onları bütün kötülüklerden saklasın nazarlardan kem gözlerden korusun hep saglıklı hep mutlu olsunlar rızıkları bol olsun bana da sabır ver yarabbim Amin...
30 Mart 2012 Cuma
16 Mart 2012 Cuma
15 Mart 2012 Perşembe
SEVGİ İÇİN RANDEVU ALAN ÇOCUK
Kapıdan içeri girer girmez neşeyle bağırdı:
"Anne biliyor musun bugün yuvada ne oldu?"oyuncağıyla uykuya daldığında anneannesi oyuncağı yavaşça elinden alır."Nasıl yorulmuş yavrucak. Uykunun gül kokulu kolları sarsın seni"diyerek alnına bir öpücük konduruverirdi.
"Görmüyor musun? Telefonla konuşuyorum."
Hiç kimsenin sevdiği şey birbirine benzemiyordu. Annesi telefonu,
babası arabayı seviyordu. Herşey erteleniyordu telefon ve araba söz konusu
olduğunda.
Bir de eve misafir gelecek oldu mu kendisine hiç yer kalmıyordu.
Nerelere gitsindi?
Annesi kapattı telefonu. Mutfaktan tencere kaşık sesleri geliyordu.
Koşarak yanına gitti.
"Sana yardım edeyim mi?" dedi en sevimli halini takınarak.
Annesi manalı manalı baktı."Hayırdır. Bir yaramazlık filan. Bak bir de seninle uğraşmayayım.
Çok yorgunum zaten."
Yorgunluk nasıl bir şeydi. Bazen elinde
Yorgunluk gül kokulu bir uykuya dalmaksa eğer, ne diye annesi"Yemekte konuşuruz çocuğum. Bankada işler yetişmedi. Baban gelene
kendisiyle böyle kızgın kızgın konuşuyordu.
"Anneciğim yorulduğun zaman gül kokulu uykulara dalarsın. Anneannem
öyle söylüyor."
"Uykuya dalayım da gül kokuları kusur kalsın. Yorgunluktan
ölüyorum."
Bu kelimeden nefret ediyordu. Yorgunum. Yorgun olduğumdan. Böyle
yorgun yorgunken...
"Anneciğim sen yorulma diye..."
kadar bunları bitirmem lazım. Hadi sen oyna biraz."söylenmeye başladı.
"Hani siz yoruluyorsunuz ya..."
"Eeee...."
"Ben de oynamaktan yoruluyorum."
"Ne yapayım?"
"Bilmem..."
Yapılmaması gerekenleri biliyordu da büyükler, yapılması gerekenleri hiç bilmiyorlardı.
Işıklar söndü birden.Annesi öfkeyle
"Mum da yok" diye diye karıştırdı dolapları el yordamı.Çocuk sırtüstü yatıp,anneannesinin köyünü düşündü. Gaz lambasının ışığında deli tavşan masalını anlatışını. Deli tavşanın duvardaki aksini
getirdi gözlerinin önüne. Anneannesi gibi iki elini birleştirip işaret
parmaklarını yukarı kaldırarak tavşan kafası yaptı."bak deli tavşan" diyerek parmaklarını oynattı.Yoldan geçen arabaların farları duvardaki tavşana yol açtı. Tavşan alabildiğine hür dolaştı sağda solda. Otlarla kuşlarla konuştu. Sonra yorgun düştü. Duvardaki görüntü o minik avuçların açılmasıyla kayboldu.
Kolu yavaşça kanepeden aşağı sarktı.
Neden sonra ışıklar geldi. Kadın çocuğun hiç konuşmadığını akıl etti birden.
Kanepeye koştu. Küçücük dizlerini karnına doğru çekerek uykuya dalmıştı.
Masanın üstündeki dosyalara baktı iğrenerek. Dindirilmez bir
pişmanlık doldurdu içini.
Uyandırmaktan korka korka küçük alnına bir öpücük kondurdu.
Çocuk sanki bu öpücüğü bekliyormuşçasına
"İşin bitince beni sever misin anne?" dedi. Kadın, sevilmek için randevu alan çocuğuna bakarak sabaha kadar
ağladı.
Eğer bir çocuk aile içinde sevgi ve arkadaşlık görmüşse,
BU DÜNYADA MUTLU OLMAYI ÖĞRENİR
13 Mart 2012 Salı
TAHTA TABAK
Oğlu,gelini ve 4 yaşındaki torunuyla yaşayan bir adam vardı. Elleri titriyor, gözleri eskisi kadar iyi görmüyor,yürürken sendeliyordu. Yemek zamanı geldiğinde aile masaya birlikte otururdu. Fakat yaşlı büyükbabanın titreyen elleri, bulanık gören gözleri yemeği işkenceye dönüştürüyordu…
Bezelyeler kaşığından yere yuvarlanıyor, bardağı tuttuğunda masa örtüsüne süt sıçrıyordu…
Oğlu ve gelini bu durumdan rahatsız olmaya başlamışlardı…
Karı-koca köşeye küçük bir masa yerleştirdiler. Ailenin geri kalanları yemeklerinin tadını çıkarırken, büyükbaba bu küçük masada tek başına yiyordu…
Zaman içinde bir-iki tabak kırmasının ardından büyükbabaya yemekleri tahta tabakta verilmeye başlandı…
Böyle yalnız başına yemek yerken yaşlı adama göz attıklarında onu sessizce ağlarken buluyorlardı. Yine de karı-kocanın büyükbabayla konuşmaları yalnızca düşürdüğü çatal, döktüğü yemek için yapılan azarlamaların ötesine gitmiyordu…
Ailenin en küçük ferdiyse bütün bunları sessizce izliyordu. Bir öğleden sonra babası küçük oğlunu tahta parçalarıyla uğraşırken buldu ve tatlı bir sesle ona ne yaptığını sordu:
Oğlu aynı tatlılıkla:
-“Sana ve anneme ben büyüdüğümde kullanmanız için küçük birer kase yapıyorum…” diye cevap verdi ve işine devam etti…
Bu kelimeler anne-babasını öyle etkiledi ki, bir süre gözlerinden süzülen yaşlarla sessizliklerini korudular. Her ikisi de yapması gerekeni biliyordu. O akşamdan itibaren büyükbaba yeniden ailesiyle aynı masada yemeğini yedi ve ne oğlu ne de gelini düşen bezelyeleri, ıslanan masa örtüsünü, dökülen sütü dert etti…
Alıntı
ÇOCUGUN BABASINA VERDİĞİ DERS
Günlerden bir gün zengin bir baba oğlunu köye götürdü. Bu yolculuğun tek amacı vardı; insanların ne kadar fakir olabileceklerini oğluna göstermek. Çok fakir bir ailenin evinde iki gün geçirdiler. Köyden oturdukları kente gelirken baba oğluna sordu;
"İnsanların ne kadar fakir olabildiklerini gördün mü?"
"Evet!"
"Ne öğrendin peki?"
"Şunu öğrendim: Bizim evde bir köpeğimiz var, onlarınsa üç. Bizim bahçede çok büyük bir havuzumuz var, onlarınsa sonu olmayan bir dereleri. Bizim birkaç halımız var, onların yemyeşil, göz alabildiğince uzanan çimenleri. Bizim görüş alanımız karşı apartmana kadar, onlarsa bütün bir ufku görüyorlar."
Oğlu sözünü bitirdiğinde babası söyleyecek bir şey bulamadı.
Oğlu ekledi; "Teşekkürler, baba. Ne kadar fakir olduğumuzu gösterdiğin için!''
Hayata biraz da Cocukca bakabilmek dilegiyle…
Alıntı
"Evet!"
"Ne öğrendin peki?"
"Şunu öğrendim: Bizim evde bir köpeğimiz var, onlarınsa üç. Bizim bahçede çok büyük bir havuzumuz var, onlarınsa sonu olmayan bir dereleri. Bizim birkaç halımız var, onların yemyeşil, göz alabildiğince uzanan çimenleri. Bizim görüş alanımız karşı apartmana kadar, onlarsa bütün bir ufku görüyorlar."
Oğlu sözünü bitirdiğinde babası söyleyecek bir şey bulamadı.
Oğlu ekledi; "Teşekkürler, baba. Ne kadar fakir olduğumuzu gösterdiğin için!''
Hayata biraz da Cocukca bakabilmek dilegiyle…
Alıntı
10 Mart 2012 Cumartesi
VER ALLAHIM
Yücelerden yücesin, kimse bilmez nicesin..
Güzel Allah’ım.. Kimileri seni gökte umar, yerde arar.. Sen ise müminlerin kalbindesin..
Ey büyük Allahım; Bana öyle bir “sevgi” ver ki; Sadece dostumu değil, düşmanlarımı da sevebileyim.. Sevgim sonsuz bir hazine gibi bitmesin.. Artsın eksilmesin, taşsın dökülmesin.. Sevgi mücevherleri paylaştıkça çevremi doldursun.. Düşünebildiğim ve inandığım her sözü söyleyebildiğim için şükredebileyim.. Yıllar sonra beni hatırlayanlar, “herkese iyilik eden biriydi, tüm insanları severdi, o düzeyde de sevilen bir kişiydi” diye konuşsunlar ve ben de huzur içinde olayım.. Bana öyle bir “güç” ver ki; Herkesten daha çok çalışabileyim.. Hayatın acımasız şartlarına esir düşmeyeyim.. Efrad-ı ailemi ve akrabayı taallukatımı mutlu edeyim, hatta mutluluğu başkalarına da götürebileyim... Bana öyle bir “gönül” ver ki; Bir kuruluşun tepe noktasında olsam bile yetkimi asla farklı şekilde kullanmayayım.. Maiyetimdeki kişilere adaletli olayım.. Kimseye hor gözle bakmayayım.. Ne oldum delisi olmayayım.. Zamanında çektiğim sıkıntıları insanlara çektirmeyeyim.. Daima “ben” yerine, daha çok “biz” sözcüğünü kullanabileyim.. Bana öyle bir “sağlık” ver ki; Düşünebileyim, konuşabileyim, üretebilecek gücü kuvveti kendimde bulabileyim.. Bana öyle bir “erdem” ver ki; İyilik edebileyim ve iyiliğimin karşılığında teşekkür edenlere; “estağfirullah, ben bir şey yapmadım ki” diyebileyim. Bana öyle bir “yetenek” ver ki; İyi eş, iyi baba, iyi anne, iyi komşu, iyi arkadaş, iyi vatandaş olabileyim.. Bana öyle bir “umut” ver ki; Bugüne kadar yapmış olduğum hatalar için karamsarlığa düşmeyeyim, her an ufkumu geliştirerek hayata yeniden başlayayım.. Bana öyle bir “irade” ver ki; Bir gün şeytana yenilip onun egemenliğine doğru yönelirsem; eğer bu bir düşünce ise düşüncemi, bu bir adım ise ayağımı, bu bir uzanma ise elimi durdurabileyim.. Bana öyle bir “sabır” ver ki; İtidalli olmak, mütevazı yaşamak, insanları incitmemek, hayat tarzım olsun.. Düzgün olayım.. Doğru düşünebileyim.. Sükûneti bulayım,.. Ey Ulu Allah’ım.. Ey Âlemlerin Rabbi.. Ey Kâinatın Sahibi.. Senin hazinen geniştir.. Bunları Senden istiyorum.. Sana sığınıyorum.. Ancak: Hiçbir şey vermesen de, dualarımı nazar-ı dikkate almasan da, zerre miskâl dert etmem.. Edemem!.. Kulum, de bana.. Kulum de sadece.. Bir kere.., bir kere.. O da kâfi.. O da yeter!..
Alıntı
|
9 Mart 2012 Cuma
SAĞIR KURBAĞA
Kurbağalar bir gün yarışma düzenlemiş. Hedef; çok yüksek bir kulenin tepesine çıkmakmış. Bir sürü kurbağa da arkadaşlarını seyretmek için toplanmış ve yarış başlamış.Gerçekte seyirciler arasında hiç biri yarışmacıların kulenin tepesine çıkabileceğine inanmıyormuş.Sadece şu sesler duyulabiliyormuş: ''Zavallılar! hiç bir zaman başaramayacaklar!''
Yarışmaya başlayan kurbağalar kulenin tepesine ulaşamayınca teker teker yarışı bırakmaya başlamışlar. İçlerinden sadece bir tanesi inatla ve yılmadan kuleye tırmanmaya çalışıyormuş. Seyirciler bağırmaya devam ediyorlarmış:''Zavallılar! hiç bir zaman başaramayacaklar!''
Sonunda bir tanesi hariç, hepsinin ümitleri kırılmış ve bırakmışlar. Ama kalan son kurbağa büyük bir gayret ile mücadele ederek kulenin tepesine çıkmayı başarmış. Diğerleri hayret içerisinde bu işi nasıl başardığını öğrenmek istemişler. Bir kurbağa ona yaklaşmış ve sormuş;''Bu işi nasıl başardın?'' diye.O anda farkına varmışlar ki; Kuleye çıkan kurbağa sağırmış!
Siz de, hayallerinizi gerçekleştiremeyeceğinizi söyleyen söz ve kişilere karşı hep sağır kalın. Olumsuz düşünen insanları duymayın!…
Alıntı
Yarışmaya başlayan kurbağalar kulenin tepesine ulaşamayınca teker teker yarışı bırakmaya başlamışlar. İçlerinden sadece bir tanesi inatla ve yılmadan kuleye tırmanmaya çalışıyormuş. Seyirciler bağırmaya devam ediyorlarmış:''Zavallılar! hiç bir zaman başaramayacaklar!''
Sonunda bir tanesi hariç, hepsinin ümitleri kırılmış ve bırakmışlar. Ama kalan son kurbağa büyük bir gayret ile mücadele ederek kulenin tepesine çıkmayı başarmış. Diğerleri hayret içerisinde bu işi nasıl başardığını öğrenmek istemişler. Bir kurbağa ona yaklaşmış ve sormuş;''Bu işi nasıl başardın?'' diye.O anda farkına varmışlar ki; Kuleye çıkan kurbağa sağırmış!
Siz de, hayallerinizi gerçekleştiremeyeceğinizi söyleyen söz ve kişilere karşı hep sağır kalın. Olumsuz düşünen insanları duymayın!…
Alıntı
RENKLER (FARKLILIK)
Dünyanın bütün renkleri birgün bir araya toplanmışlar ve hangi rengin en önemli, en
özel oldugunu tartışmaya baslamışlar;
YEŞIL demis ki:
"Elbette en önemli renk benim... ben hayatın ve umudun rengiyim. Çimenler, ağaçlar,
yapraklar için seçilmişim... Söyle bir yeryüzüne bakın, her taraf benim rengimle kaplı...!
MAVI hemen atılmış:
"Sen sadece yeryüzünün rengisin, ya ben?...Ben hem gökyüzünün hem denizin rengiyim.
Gökyüzünün mavisi insanlara huzur verir ve huzur olmadan siz hiçbir işe yaramazsınız"
SARI söz almıs:
"Siz dalga mı geçiyorsunuz?... Ben bu dünyaya sıcaklık veren rengim... güneşin rengiyim..
. ben olmazsam soğuktan donarsınız hepiniz"
TURUNCU onun sözünü kesmiş: "Ya ben?... Ben sağlık ve direncin rengiyim... insan
yaşamı için gerekli vitaminler hep benim rengimde bulunur... Portakalı, havucu düşünün.
Ben pek ortalarda görünen bir renk olmayabilirim ama güneş doğarken ve batarken gökyüzüne
o rengi veren de benim unutmayın"
KIRMIZI daha fazla dayanamamış:
"Ben hepinizden üstünüm!!! Ben kan rengiyim!! Kan olmadan hayat olur mu!!
Ben tehlike ve cesaretin rengiyim!!! Savaşın ve ateşin rengiyim!! Aşkın ve tutkunun rengiyim!!!
Bensiz bu dünya bomboş olurdu!!!"
MOR ayağa kalkmış: "Hepinizden üstün benim... ben asalet ve gücün rengiyim.Bütün krallar, liderler beni seçmişlerdir... Ben otorite ve bilgeliğin rengiyim,
insanlar beni sorgulamaz... dinler ve itaat ederler"
....Ve bütün renkler hep bir ağızdan kavgaya tutuşmuşlar... Her biri diğerini itip kakıyor;
"En büyük benim" diyormuş...
Derken bir anda şimşekler çakmış ve yağmur damlacıkları gökten düşmeye başlamış...
Bütün renkler neye uğradıklarını şaşırmış , korkuyla birbirlerine sarılmışlar...
Ve YAĞMUR’un sesi duyulmuş...
"Sizi aptal renkler... Bu kavganızın anlamı ne?... Bu üstünlük çabanız neden?...
Siz bilmiyor musunuz ki her biriniz farklı bir görev için yaratıldınız, birbirinizden
farklısınız ve her biriniz kendinize özelsiniz...Şimdi elele tutuşun ve bana gelin"
Renkler bunun üzerine kendilerinden çok utanmışlar... Elele tutuşup birlikte
gökyüzüne havalanmışlar ve bir yay şeklini almışlar... Yağmur onlara;
"Bundan böyle..." demiş.... "Her yağmur yağdığında siz birleşip bir renk cümbüşü
halinde gökyüzünden yeryüzüne uzanacaksınız , ve insanlar sizi gördükçe huzur duyacaklar,
güç bulacaklar... insanlara yarınlar için umut olacaksınız...Gökyüzünü bir kuşak gibi
saracaksınız ve size GÖKKUŞAĞI diyecekler... Anlaştık mı?.."
Bu yüzden ne zaman dünyamız yağmurla yıkansa, ardından
gökyüzünde GÖKKUŞAĞI belirir...Biz de gökkuşağındaki o renkler gibi birbirimizden farklıyız, ve hepimiz özeliz...Bunu bilerek etrafımızla uyum içinde yaşamalıyız...
KARIŞIK KIZARTMA
Karışık kızartma patates,patlıcan,kırmızı ve yeşil biber,sarımsaklı domates sos
çok lezzetli oluyor ama ekmek çok yeniyor...
8 Mart 2012 Perşembe
EY VEDUD
Allahım!
Ey Vedûd olan!
Hem seven, hem de sevilmeyi dileyensin.
Ey varlıgı sevgi olan, ey sevginin sonsuz kaynagı!
Biz var ettigini severiz, Sen sevince var edersin!
O sonsuz hazinenden bizim icin de bir sevgi var et!
O sonsuz sevgi selinin icine bizi de kat: sev bizi!
Sen seversen sevdirirsin: sevdir bizi!
Sevdigini cennetinle sevindirirsin: sevindir bizi!
AMİN
Ey Vedûd olan!
Hem seven, hem de sevilmeyi dileyensin.
Ey varlıgı sevgi olan, ey sevginin sonsuz kaynagı!
Biz var ettigini severiz, Sen sevince var edersin!
O sonsuz hazinenden bizim icin de bir sevgi var et!
O sonsuz sevgi selinin icine bizi de kat: sev bizi!
Sen seversen sevdirirsin: sevdir bizi!
Sevdigini cennetinle sevindirirsin: sevindir bizi!
AMİN
EY ALEMLERİN RABBİ
Ey âlemlerin Rabbi!
Ey sevgiyi sevgiyle yaratan!
Ey seven, sevdiren ve sevindiren!
Ey rahmetin sonsuz kaynagı!
Ey merhametlilerin en merhametlisi!
Ey gönüllerin mutlak hakimi!
Ey zatını hamd ile azîz oldugum!
Ey zatını hamdden âciz oldugum!
Ben, layıkıyla övemem Seni!
Sen, övdügün gibisin kendini!
Seni, layıkıyla ancak Sen tanırsın!
Seni, layıkıyla ancak Sen översin!
Hamd'ım Sana mahsustur, senâ'm Sanadır!
Umudum, korkum ve sevdam Sana'dır!
Özümü Sana çevirdim, Sana tutundum!
Elimi Sana açtım, gönlümü Sana sundum!
Beni kovmaz diye kapına geldim!
Affı boldur diye affına geldim!
Tuttum günahımdan yüzüme perde!
Kulluk edemedim lutfuna geldim!
7 Mart 2012 Çarşamba
ALLAHIM KANADI KIRIK BİR KUŞ GİBİYİM
Allah'ım!
Kanadı kırık bir kuş gibiyim.
Uçsam uçamıyor, göçsem göçemiyorum.
Yarım bırakılmıs bir düş gibiyim.
Yardan da serden de gecemiyorum.
Menzile erememe korkusu sardı benliğimi
Kolum kanadım kırık, gönlüm bin pare!
Ey kalpleri evirip çeviren, ey gönüller sahibi!
Yaraları saran, dagılanı toplayan Sensin!
Varlıgım Senin varlığının şahidi!
Varlıgım Senin Rahmetinin şahidi!
Kanadı kırık bir kuş gibiyim.
Uçsam uçamıyor, göçsem göçemiyorum.
Yarım bırakılmıs bir düş gibiyim.
Yardan da serden de gecemiyorum.
Menzile erememe korkusu sardı benliğimi
Kolum kanadım kırık, gönlüm bin pare!
Ey kalpleri evirip çeviren, ey gönüller sahibi!
Yaraları saran, dagılanı toplayan Sensin!
Varlıgım Senin varlığının şahidi!
Varlıgım Senin Rahmetinin şahidi!
Alıntı
5 Mart 2012 Pazartesi
TUT ELİMİZİ ALLAHIM
ALLAH'ım!
Beni ALLAH ile aldatanlardan etme!
ALLAH ile aldatanlara aldananlardan etme!şeytanın eylemlerimizi süslemesine izin verme!şeytanın süslediği eylemlerimize izin verme!Bana Hz.Adem'in tevbesini,Hz.Nuh'un direncini ver!Hz.ibrahim'in imanını,Hz.ismail'in teslimiyetini ver! Hz.Yakub'un dirayetini,Hz.Yusuf'un iffetini ver! Hz.Musa'nın celaledini,Hz.Harun'un sadakatini ver! Hz.Davud'un sadasını,Hz.Süleyman'ın gayretini ver!Hz.Eyyub'un sabrını,Hz.Lokman'ın hikmetini ver!Hz.Zekeriya'nın hizmetini,Hz.Yahya'nın şehadetini ver!Hz.Meryem'in adanmışlığını,Hz.isa'nın safiyetini ver!ve Hz.Muhammed(s.a.v) in muhabbetini ver Ya Rab!
BİZİ BIRAKMA ALLAH'IM...
TUT ELİMİZİ...
Alıntı
4 Mart 2012 Pazar
BİZİ BİZE BIRAKMA ALLAHIM
MALİKÜ’L-MÜLK tecellisini gördüm kara bulutların içinden doğan güneşte..!
Sen her şeyin tek sahibi ALLAH’ım,
İçimde bir uçurumken hayat, üstelik çıkmazdayken dar sokaklarım
EL-MÜHEYMİN sesi kulağımda,
Sen aciz kullarını unutmayan, hep gözeten ALLAH’ım, yardım et bu kuluna,
Savruluyorum, nereye gitsem bilmiyorum, bir dağa bakıyorum bir mahlukata..!
Hepsi rükuda, hepsi kıyamda..!
Çiçekler, otlar, toprak secdede..!
En küçük mahlukat zikirde, insanlık ise gaflette…!
YA HÂLIKdiyor tabiat; adem ise hüsranda, azapta…!
Ey incelik, lütuf sahibi EL-LATİF
Ey kusurlardan münezzeh KUDDÜS
Ey adalet sahibi EL-ADL
Ey büyüklük sahibi EL-AZİM
Ey merhamet sahibi ER-RAHMAN
Nereye baksam, nereye dönsem sen tecelli ettin,
Bir tek insanlıkta görmedim(kendimde dahil) huşu ile yakarış,
Her şey Sen’de yaşarken; İnsanlık nefsinde ölmüş
Her yer Sen’de iken, insanlık her yerde viran olmuş,
Bu viran şehirde, divane dünyada yalnız bırakma bizi
UTANIYORUZ RAHMETİ GENİŞ ALLAH’ım (c.c.)…
Bizi bize bırakma ALLAH’ım (c.c.)…
AMİN
Alıntı
MANTARLI TAVUK SOTE
SEDEF ÇİCEĞİ
Mahkeme salonunda, seksenlerindeki yaşlı çiftin durumu içler acısıydı.
Adam inatçı bakışlarla suskun, Nine'nin ağlamaktan iyice çukurlaşmış gözleri ve keskin çizgileriyle bıkkın bakışları süzüyordu etrafını...Ve Hakimin tokmak sesiyle sustu uğultu ve tok sesiyle, sözü yaşlı kadına verdi, hakim."Anlat teyze neden boşanmak istiyorsun...?"
Yaşlı kadın derin bir nefes çektikten sonra baş örtüsüyle ağzını aralayıp,kısılmış sesiyle konuşmaya başladı...
"Bu herif yetti gari, 50 yıldır bezdirdi hayattan..."
Adam inatçı bakışlarla suskun, Nine'nin ağlamaktan iyice çukurlaşmış gözleri ve keskin çizgileriyle bıkkın bakışları süzüyordu etrafını...Ve Hakimin tokmak sesiyle sustu uğultu ve tok sesiyle, sözü yaşlı kadına verdi, hakim."Anlat teyze neden boşanmak istiyorsun...?"
Yaşlı kadın derin bir nefes çektikten sonra baş örtüsüyle ağzını aralayıp,kısılmış sesiyle konuşmaya başladı...
"Bu herif yetti gari, 50 yıldır bezdirdi hayattan..."
Sonra uzunca bir sessizlik hakim oldu mahkeme salonunda... Sessizlik bu tür haberleri her gün manşet yapan gazetecilerden birinin flaşıyla bozuldu, kimbilir nasıl bir manşet atacaklardı, yaşanmış 50 yılın ardından.Çok sayıda gazeteci izliyordu davayı, kadın neler diyecekti..Herkes onu dinliyordu.. Yaşlı kadının gözleri doldu...Ve devam etti...
"Bizim bir sedef çiçeği vardı, çok sevdiğim...O bilmez...50 yıl önceydi. O çiçeği bana verdiği çiçeklerin arasından
kopardığım bir yaprağı tohumlamıştım, öyle büyüttüm.. Yavrumuz olmadı,
onları yavrum bildim... Bir süre sonra çiçek kurumaya başladı. O zaman
adak adadım... Her gece güneş açmadan önce bir tas suyla suluycam onu
diye... İyi gelirmiş dedilerdi... 50 yıl oldu, bu herif bir gece kalkıp
bir kere de bu çiçeği ben sulayım demedi. Taki geçen geceye kadar...
O gece takatim kesilmiş..uyuyakalmışım... Ben böyle bir adamla
50 yıl geçirdim... Hayatımı, umudumu herşeyimi verdim... Ondan hiçbir şey
göremedim.. Bir kerecik olsun, benim bildiğim görevlerden birisini
yapmasını bekledim.... Onsuz daha iyiyim, yemin ederim."Hakim, yaşlı adama dönerek ;
"Diyeceğin bir şey var mı baba" dedi.Yaşlı adam bastonla zor yürüdüğü kürsüye, o ana kadar suçlanmış olmanın
utangaçlığını hissettiren yüz ifadesiyle hakime yöneldi.
"Askerliğimi, reisicumhur köşkünde bahçevan olarak yaptım, o bahçenin
görkemli görünümüyle büyümesi için emeklerimi verdim... Fadime'mi de orada tanıdım... Sedefleri de... Ona en güzel çiçeklerden büketler verdim... O çiçeklerle doludur bahçesi... Kokusuna taptığım perişan eder yüreğimi...
İlk Evlendiğimiz günlerin birinde boyun ağrısından onu hekime
götürdüm... Hekim çok uzun süre uyanmadan yatarsa boynundaki kireç sertleşir, kötüleşir dedi.. Her gece uykusunu bölüp, uyansın, gezinsin dedi... Hekimi pek dinlemedi, bizim hatun lafım geçmedi. O günlerde tesadüf bu çiçek kurudu... Ben ona gece sularsan geçer dedim.. Adak dilettim. Her gece onu uyandırdım. Ve onu seyrettim.O sevdiğim kadının yavrusu bildiği çiçekleri sularken seyrettim. Her gece o çiçek ben oldum. Sanki. Ona bu yüzden tapabilirdim. " dedi adam o yaştaki bir adamdan beklenmeyecek ifadelerle...
Alıntı...
BOB MARLEY
2 Mart 2012 Cuma
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
-
Bugün A..y adında bir melek geldi dünyaya... Bebeğim küçüğüm d oğum günün kutlu olsun OĞLUM ... Yolun, bahtın açık olsun...
-
Allahümme Salli Âlâ Seyyidina Muhammed, Allahümme Salli Âlâ Seyyidina Muhammed, Allahümme Salli Âlâ Seyyidina Muhammed, Eyy yerlerin gök...