5 Mart 2014 Çarşamba

GÜLER YÜZ TATLI DİL

Nasıl ki bir soğuk hava ile karşılaştığımızda bedenimiz ürperiyor,titriyor dış faktörlerden etkileniyor ise,tatlı dil ve güler yüzde insan ruhunu psikolojisini olumlu etkilediğini unutmamalıyız. 
Karşıda gördüğüm bir arkadaşımın,komşumun,bir satıcının, güler yüz ve tatlı dilli yaklaşımı beni hep olumlu yönde motive etmiştir. 
Güler yüz ve tatli dilli olan insanlar , çevresine ışık ve güzellik saçarken,asık suratlı karşısındakine ufacık gülümsemeyi , selamlaşmayı bile çok gören insanların ise çevresine karanlık ve olumsuzluk yaydığına her zaman inanmışımdır....




















Alıntı

25 Şubat 2014 Salı

KELEBEĞİN HİKAYESİ

Bir gün, kırlarda gezintiye çıkan bir adam, kenara oturduğu otlardan birinin dalında , küçük bir kozanın varlığını fark etti. Koza ha açıldı ha açılacak gibiydi. Adam , bunun bir kelebek kozası olduğunu tahmin ediyordu. Böyle bir fırsat bir daha ele geçmez diye düşündü; ve bir kelebeğin dünya yüzü gördüğü ilk dakikalara şahit olmak istedi.
Dakikalar dakikaları kovaladı , saatler geçmeye başladı , ama henüz kelebeğin küçük bedeni o delikten çıkmadı. Sanki , kelebeğin dışarı çıkmak için çaba harcamaktan vazgeçmiş olabileceğini düşündü. Sanki kelebek elinden gelen her şeyi yapmış da , artık yapabileceği bir şey kalmamış gibi geldi ona. Bu yüzden , kelebeğe yardımcı olmaya karar verdi: cebindeki küçük çakıyı çıkarıp kozadaki deliği bir cerrah titizliğiyle büyütmeye başladı. Böylece , bir-iki dakika içinde kelebek kolayca dışarı çıkıverdi. Fakat bedeni kuru ve küçücük , kanatları buruş buruştu. Adam kelebeği izlemeye devam etti; çünkü kanatlarının her an açılıp genişleyeceğini ve narin bedenini taşıyacak kadar güçleneceğini umuyordu.Ama bunlardan hiçbiri olmadı. Kelebek , hayatinin geri kalanını , kurumuş bir beden ve buruşmuş kanatlarla yerde sürünerek geçirdi. Ne kadar denese de , asla uçamadı. Adamın bütün iyi niyetine ve yardımseverliğine rağmen anlayamadığı şey , kozanın kisitlayiciliginin ve buna karşılık kelebeğin daracık bir delikten dışarı çıkmak için gereken çabanın , Allah'ın kelebeğin bedenindeki sıvıyı onun kanatlarına göndermek ve bu sayede kozanın kisitlayiciligindan kurtulduğu anda onun uçmasını sağlamak için seçtiği bir yol olduğuydu. Bu gerçeği öğrendiğinde , hayat boyu unutamayacağı bir şey de öğrenmişti: Bazen , hayatta tam olarak ihtiyaç duyduğumuz şey , çabalardır. Eğer Allah , hayatta herhangi bir çaba olmadan ilerlememize izin verseydi , o zaman , bir anlamda sakat kalırdık . Olabileceğimiz kadar güçlenemezdik o zaman . Ve asla uçamazdık.. 









Alıntı

23 Şubat 2014 Pazar

BAZEN..


Bazen susarsın, bazende suskunluğuna yanarsın Bazen üzülürsün bazende mutlu olmaktan kaçarsın..Bazen... değer verirsin birine ama bazende onun değersizliğine verdiğin değerden utanırsın.. Bazen konuşmak dertleşmek istersin biriyle ama bazende insanların iki yüzlülüğü gelir aklına..Yine susarsın.. Bazen birinin gözlerine saatlerce bakmak istersin ama baktığın gözlerin senin gibi bakmadığını görünce başını çevirirsin.. 

















Alıntı

20 Şubat 2014 Perşembe

MUTLU OLMAK İÇİN

Mutlu olmak her geçen gün biraz daha zorlaşıyor. Mutluluk daha iyi bir hayata yolculuk olmaktan çıkıp, ulaşılması güç bir dağ, varılması güç bir çöl haline geliyor.

Mutlu olmak için biraz yavaşlayıp, soluklanıp, gülün, nergisin, kirazın, baharın ve aşkın tadına daha çok bakmalıyız.

Kötüyü unutmalı, iyiye sarılmalı, birbirimize daha çok yaklaşmalı, yaslanmalıyız.

Birbirimize ve hayata daha çok inanmalı, güvenmeli, paylaşmalıyız.

Kızmamalı, öfkelenmemeli, darılmamalıyız.

Yaşamaktan daha çok hoşlanmalı, "keşke"lere ,"oysa"lara "ben"lere daha az takılmamalıyız. Pişman olmamalı, pişmanlık duyacağımız şeyleri yapmamalıyız.

Geride kalan keyifsiz, neşesiz ve acılı zamanlara takılıp kalmamalı, üzülmemeli, yanmamalıyız. Sporcuların dedikleri gibi önümüzdeki maçlara bakmalıyız!

Yaşayan ve var olan her şeye hayranlık duymalı, kucaklamalıyız.

Daha az istemeli, daha çok vermeli, daha az küsüp daha çok sevmeliyiz.

Üzüntüden kaçmalı, kendini bilmeli, fazlalıklarımızı atıp hafiflemeli, köşelerimizi, sivriliklerimizi törpülemeliyiz.

Olumlu düşünmeli, güzel ve hoş şeyler düşlemeli, zihnimize bize iyi ve güzel gelecek beklentiler yüklemeliyiz.

Sosyal ilişkilerimizi geliştirip güçlendirmeli, aidiyet duygusuna önem vermeli, inanç dünyamızı güçlendirip geliştirmeliyiz.

En zor zamanlarda bile "Bu da geçer" deyip dik durmayı becerebilmeliyiz.

Kendimize ve ailemize zaman ayırmalı, kişisel gelişimimizi sürdürmeliyiz.


Yazan : Prof.Dr. Osman Müftüoğlu








                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                Alıntı...

18 Şubat 2014 Salı

ALLAH VAR PROBLEM YOK

"Kim Allah'a güvenirse O, ona yeter."

Yeryüzüne misafir olup bu inişli çıkışlı hayat yoluna koyulduk hepimiz… Bazen sevindik, bazen üzüldük, bazen tökezledik… En yalnız, en çaresiz kaldığımız zamanlar oldu; belki de çaldığımız tüm kapılar yüzümüze kapandı…

Bazen oldu ki, en dar zamanda ve belki de hayattan ümidimizi kestiğimiz anda yetişti bir imdat eli, elimize… "Kul sıkıştı ve Hızır yetişti…" diyerek tökezlediğimiz yerden doğrularak ayağa kalktık belki…

En mahzun, en çaresiz zamanda kapımıza Hızır'ı kim yolladı peki? "O'na ruhumdan üfledim," diyerek, kendisinden bir cüz ihsan edip değer verdiği insan, tüm bu yakarışlarına icabet eden Dost'tan ne zaman ayrı kaldı ki? Bu, öylesine yüce bir Dost ki, insana "şah damarından" daha yakın…

Böyle yakın bir Dost'u varken insan aciz kalır mı, çaresiz kalır mı? Şu kâinatta her şey geçici; her şey sanal… Bir rüya gibidir hepsi; gelir ve geçer… Bâki olan sadece ve sadece Yüce Allah (c.c.)'tır. Dolayısıyla her şey boştur, geçicidir. Sadece O vardır.

Allah var! O halde neden hâlâ sıkıntılarının içerisinde bocalayıp duruyorsun? O, senin duana icabet etmek, sana derman olmak için her daim vardı ve şimdi de var. 

Bil ki, Allah var; problem yok!






Alıntı:Ferudun Özdemir

13 Şubat 2014 Perşembe

mutluluğu kendimize çekmek için

Yaşamınız boyunca hiç mutsuz olduğunuz bir konu üzerinde düşünürken, siz düşündükçe işlerin dahada kötüye gittiğini fark ettiğiniz oldumu? Bunu sebebi basit bir düşünceyi koruduğunuzda, çekim yasasının derhel işlemeye başlaması ve size benzer düşüncüleri getirmesidir. Böylece birkaç dakika içinde, okadar çok benzer mutsuz düşünceye kapılırsınız ki, durum size dahada kötü gelmeye başlar ve ne kadar çok düşünürseniz, o kadar çok mutsuz olursunuz.

İnsan olarak bizim burada yapmamız gereken şey, olmasını istediğimiz şeylere dair düşüncelerimize sıkı sıkıya tutunmak, ne istediğimizi kafamızın içinde netleştirip kesinleştirerek, Evrenin en büyük yasası olan çekim yasasını davet etmek için yakarmaya başlamaktır. Siz, hem üzerinde çok düşündüğünüz şey, hemde üzerinden en çok düşündüğünüz şeyi kendinize çekensiniz.

Şu an yaşadığınız hayat, geçmiş düşüncelerinizin yansımasıdır. Buna, yaşadığınız tüm mükemmelikler ve o kadarda mükemmel bulmadığınız her şey dahil. .Üzerinde en çok düşündüğünüz şeyleri kendinize çektiğinize göre, hayatınızın her alanında baskın olarak neler düşündüğünüzü görmek kolay, çünkü yaşadıklarınız bunlardan ibaretti şimdiye kadar.

Bir çok insan düşüncelerinin frekansları olduğunu anlayamıyor, Oysa düşünceler ölçülebilirler.. İşte bu yüzden, bir şeyi defalarca ve defalarca düşünürseniz,örneğin beğendiğiniz marka otomobile sahip olmayı,nihtiyacınız olan parayı kazanmayı, şirket kurmayı, ruh eşinizi bulmayı…Ve dileğinizi zihninizde canlandırırsanız, gerekli frekansı tutarlı biçimde yaymaya başlarsınız. Düşünceler somutlaşırlar.Düşünceler manyetik sinyaller yayarlar ve bu sinyaller ait oldukları düşüncelerin benzerlerini size doğru çekerler.

prof.üstün dökmen

HERŞEY İNSANIN KAFASINDA BİTER

Yenildiğinizi düşünüyorsanız, yenilmişsinizdir.

Cesur olmadığınızı düşünüyorsanız, korkaksınızdır.

Kazanmak istiyor fakat kazanamayacağınızı düşünüyorsanız, kesinlikle kazanamazsınız demektir.

Kaybedeceğinizi düşünüyorsanız, çoktan kaybetmişsinizdir.
Dışarıdaki dünyaya çıktığınızda anlayacaksınız ki başarı, ancak onu istediğinizde gelecektir.

Herşey insanın kafasında biter.

Alt edildiğinizi düşünüyorsanız, alt edilmişsinizdir.

Yükselmek için yüksek düşünmelisiniz.

Bir ödülü kazanmadan önce kendinizden emin olmalısınız.

Yaşam savaşını kazanan her zaman, en güçlü ya da en hızlı olan değildir.

Er ya da geç kazanan kişi, kazanacağını önceden düşünebilen kişidir...





Alıntı

28 Ocak 2014 Salı

KORKMAYIN

Hemen ağlayan insanlardan korkmayın diyor bir psikolog; onlardan size zarar gelmez. Sürekli haksız duruma düşüp kendilerini savunamadıkları için en ufak şeye ağlayıp rahatlarlar. Onlarla rahatça kavga edebilir; kafasına vurup ekmeğini alabilir , dalga geçebilir, yönetebilir, her istediğinizi yaptırabilirsiniz. Tepkisel olarak biraz surat assalar da,sessiz sedasız sizle konuşmaktan kaçınsalar da, e ne de olsa insan, üzerine gidip onu kolayca alt edebilirsiniz. Emin olun tartışmanın sonunda kazanan siz olacaksınız, çünkü karşı taraf çoktan beyaz bayrağı sallamış, teslim olmuş; sessizliğe bürünmüştür. Artık onun için uykuda hesaplaşmalar; sessiz sessiz kuytularda ağlama zamanları gelmiştir. Sevilmediğini,  herkesi üzdüğünü düşünüp suçluluk psikolojisi onu sarmıştır.

24 Ocak 2014 Cuma

AFFET ALLAHIM İSYANIM SANA DEĞİL

 Allah'ım. Sen  varsın. Ben Sen'i buldum! Kaybettiklerimin arasında Sen'i buldum....
 Yeniden canlandım. Hayy isminle hayat buldum.
Gafur isminle affedilmeyi bekliyor, Settar isminle ayıplarımın örtülmesini, Rahim isminle rahmet etmeni, Semi ismin ile dualarımı işitmeni istiyorum...
 Bana tanıdığın fırsatlar için Sana teşekkür ederim Allah'ım.    
Sevmeyi öğrettiğin için, fedakarlık nedir bildirdiğin için, sevdiği için gözyaşı dökmeyi kalbimize ilham etiğin için,
kötü ve iyi nedir kalbime şifrelediğin için Sana şükürle olsun Allah'ım.
Her yeni bir günün olması için güneşi o kadar muhteşem ve intizamlı olarak tekrar doğmasını nasip etiiğin ve her yeni doğuşla insanlara ümit kapısı açtığın için, yorulduğum zaman bana derman verdiğin için, hastalandığım  zaman şifa verdiğin için,
 islam dinininde beni muvaffak kıldığın için şükürler olsun Allah'ım.
Her düştüğümde nasıl kalkacağımı öğrettiğin için, uykusuz gecelerde Sana el açtığımda ellerimden tuttuğun için, ağlayarak  senden  günahlarıma  af dilemekte, bana  fırsat verdiğin için.            
O güzel sözlerini kullarına Kelam olarak bildirdiğin ve bize Seninle konuşma güzelliğini lütfettiğin için şükürler olsun Allah'ım.
 Yaşlı, genç, bebek herkesin rızkını vaktinde yolladığın için, bizlere şefkatle merhametle muamele ettiğin için şükürler olsun Allah'ım.








Alıntı

21 Ocak 2014 Salı

İNSAN NE YAPARSA KENDİNE

Yaşlı bir marangozun emeklilik çağı gelmişti. Patronuna işten ayrılarak artık ailesi ve torunlarıyla zaman geçirmek istediğini söyler. Bunun karşılığında patronu marangozdan son bir isteği olduğunu ve ondan son bir kez bir ev yapmasını söyler. Marangoz kabul eder ve işe girişir. Fakat gönlü artık işte olmadığı için baştan savma işçilik ve kalitesiz malzeme kullanarak evi bitirir. İşini bitirdiğinde patron evi gözden geçirmek için gelir. Dış kapının anahtarını marangoza uzatır. ”Bu ev senin” der, “sana benden hediye”. Marangoz şoka girer. Bu nasıl olur diye düşünür. Bu son diye bir an önce bitirmek için yaptığı evin kendisinin olduğunu öğrenince çok utanır. Bu evin kendi evim olduğunu bilseydim hiç böyle yapar mıydım diye düşünür ve yaptığı hatanın farkına varır.
Bir başkası için yaptığı iş aslında kendi kullanacağı standartların çok altındadır.
Evet kendi hayatınızda da marangoz sizsiniz. Her gün bir çivi çakar, bir tahta koyar ya da bir duvar dikersiniz. Hayat bir “kendin yap” tasarımıdır. Başkaları için yaptığınızı düşündüğünüz olumlu ya da olumsuz her şey, sizin kendi evinizi inşa eder. Oturduğunuz evin güzelliği de, çirkinliği de sizin eserinizdir...





Alıntı

18 Ocak 2014 Cumartesi

ALLAH HEPİMİZİ KORUSUN

İnsan kendisine bahşedilen irade ve imkanları hangi yönde kullandığına bağlı olarak; yaratılmışların zirve noktasına çıkabilir, “eşref-i mahlukât” sıfatını kazanır. Ya da alçaldıkça alçalabilir, “esfel-i sâfilîn” aşağıların aşağısı olur. İnsan rahmanî kudrete de, şeytanî vesveseye de açıktır. Bu güçlerden hangisine meylederse, kişiliği ve eylemleri o doğrultuda şekillenir, çevresine de yine o doğrultuda tesir eder. Terbiye ve tezkiye edilmemiş nefsin toplumu etkileme, nüfuz ve şöhret elde etme, insanları kontrol altında tutma ve yönlendirme gibi eğilimleri vardır. Pek çok kişide tutkuya dönüşmüş bir eğilimdir bu. Böyle kişiler bu amaçlara ulaşmak için yerine göre kaba kuvvete ve her türlü hile ve yalana başvurmaktan çekinmezler. Bazen bununla da kalmazlar, “tabiat üstü güçler”den yardım alma veya alıyormuşcasına göz boyama yöntemlerini de kullanırlar. Yani büyüye, sihre başvururlar ama Büyü de; şeytanın bu hilelerinden biridir. Şeytanın insanları bu dünya hayatında mutsuz etmek ve kendisiyle birlikte cehenneme götürmek için kullandığı korkunç bir tuzakdır. Şeytanın bir ilmi; büyü, sihir ve hüddam…Şeytanın bu ilmi insanlara sadece zarar verir. Şeytanın tesiri altındaki insanlar, şeytandan  yardım alarak bu ilmi, başkalarına zarar vermek için kullanırlar. Amaçları onları mutsuz etmektir yada kendi n efsini mutlu etmek. Çünkü şeytan onları bu istikamette kumanda eder. Onlar şeytanın da yardımıyla, birbirleriyle iyi anlaşan insanların arasını açmak, evli çiftleri birbirinden ayırmak, insanların hastalanmasını, sıkıntı çekmesini sağlamak gibi birçok kötülüğü yapabilirler. Bugün şeytanın bu ilmi sebebiyle, hayatını inanılmaz işkencelerle geçiren yüzlerce, binlerce insanın var olduğunu görüyoruz. Ne yazık ki insanlar bu korkunç ilmin onları cehenneme götüreceğinin farkında bile değiller.Bu gibi insanlar şeytanın etkisiyle  insanlara büyü yapıyorlar. Bu ilmi kullanarak kendilerine çıkar sağlıyorlar. Büyü ile uğraşanlar; şeytanın adımlarına tâbî olarak ona kul olanlardır.  Büyüyü yapmak da, yaptırmak da Allah katında çok büyük suçtur.Allahû Tealâ Büyü yapanların, onunla çıkar sağlayan kimselerin ahrette bir nasibi olmadığını belirtiyor . Onlar cehennemin en aşağı katına gidecek olan onlardır.
Allah  hepimizi böyle kimselerden uzak tutsun...