26 Nisan 2012 Perşembe
MİNİK BEBEKTEN BÜYÜK İNSANA

Ağlar…Bekler ve ister…; ama neyi neden beklediğini bilmeksizin…Acıktığında süte ihtiyacı olduğunu da bilmez ağladığında süt verileceğini de…ve ağlar…Bilmez ki bu bilinmezler ülkesinde hangi duygular kendisine yelken açmakta ve daha hangi ayrılıklar onu kollamakta…
Anne ve Babasının sevgisine ihtiyaç duyduğunu ta ki verilmeyecek olan bu sevginin onu hangi patolojilere ulaştıracağını da ancak terapist karşısında öğrenir.Bazen haykırmak ister bu sevgisizliğine, bazen kin kusmak ister sevgi yoksulu anne ve babasına, bazen de sadece isyan etmek ister en derin talihsizliğine.Oysa yolu düşmüştür bir kere çaresizce terapiste..
“ Sevdiğin kadar sevilirsin” der ya şair Sevdiğin kadar sevilirsin..Nefret ettiklerin kadar kötü ve sevdiklerin kadar iyisin…Sevemez bizim minik bebek sevilmediği için..İçindeki boşluğu doldurabilmek adına tüm sevgisizliğiyle haykırır dünyaya…;fakat bir mana veremez bu ruhsuz haliyle haykırışına
Bir alay edilme sonucunda hayatı boyunca girdiği hiçbir toplulukta söz hakkı isteyemeyeceğini, baskı ve zorlamalar sonucu içinde oluşan kin ve nefreti önem verdiği her kese yansıtacağını ve hem kendinden hem de herkesten nefret etmenin ne denli bir hastalık olduğunu çok ağır faturalarla ödeyeceğini öğrendiğinde bir kez daha yüzleşir geçmişiyle…
Babası tarafından sürekli “Sen adam olmazsın diye hakarete maruz kalan” Zihinsel engelli bir öğrencimin duvar dibine oturup kafasını ellerinin içine alıp “ ben adam da olmadım ne olacak şimdi” diye ağlaması içimi acıtır her aklıma gelişinde. 10 yaşında garsonluk yapan bir çocuğun kafasına fırlatılan bir çatalın 30'lu yaşlarda çatala dokunamamakla kendini göstermesi ve annesinden duyduğu bir hakaret yüzünden kimsenin pişirdiği yemeği yiyemeyen obsesif kompülsif bir hastanın varlığı , ağzımızdan çıkan cümlelerin kimlerin hayatına nasıl bir etki yaptığı gerçeğini ortaya koyuyor.
Yaşamın kendisi bir kelebek etkisinin ta kendisi…doğumla başlayan bebeğin serüveni ayrılığa ilk merhabasını der belki oysa bu asla son merhaba değildir ayrılığa..Bebek mutsuzlukla açsa da gözlerini dünyaya, uzatılacak bir elin sıcaklığı dolaşır tüm ruhunda…İşte sorun da o “el”dir aslında..Eğer ki ben buradayım varım ve seninleyim diyen olmazsa bebek terkedilmiştir ömür boyu mutsuzluğa…Dünyanın her hangi bir yerindeki bir kelebeğin kanat çırpışı dünyanın diğer ucundaki fırtınaya neden olurken bebeğe uzatılmayan bir “el”in etkisi kim bilir hangi dünyaların iyileşme beklentisi.Sevgilisinden ayrılmanın acısını dayanılmaz kılan hangi annenin sevgisizliği?İş arkadaşlarına güvenmeyip paranoyalar yaşamak hangi duygusuzluğun getirisi?Ve her bebeğin en büyük beklentisi anne ve babalarının yoğun sevgisi!
Alıntı
YUMURTALI EKMEK
25 Nisan 2012 Çarşamba
24 Nisan 2012 Salı
KARINCA VE HZ. SÜLEYMAN (a.s)
Bir gün Süleyman Peygamber (a.s) bir karıncaya bir yıllık yiyeceğinin miktarını sorar.
Karınca da,
"Bir buğday tanesi yerim" diye cevap verir.
Cevabın doğru olup olmadığını kontrol etmek isteyen Süleyman Peygamber (a.s) karıncayı bir şişeye koyar. Yanına da bir buğday tanesi koyarak hava alacak şekilde şişeyi kapatır. Ondan sonra da bir yıl bekler. Müddeti dolunca şişeyi açtığında bir de bakar ki karınca buğday tanesinin yarısını yemiş, yarısını da bırakmıştır. Kendi kendine meraklanır. Acaba neden yemedi?
Bunun üzerine Hz. Süleyman (a.s) karıncaya buğday tanesini tamamen neden yemediğini sorar.
Karınca da,
"Daha önce benim yiyeceğimi yüce Allah (c.c) verirdi. Ben de O'na güvenerek bir buğday tanesini tamam olarak yerdim. Çünkü O beni asla unutmaz ve ihmal etmezdi. Fakat bu işi sen üzerine alınca doğrusu nihayet bu aciz bir insandır diye sana pek güvenemedim. Belki beni unutup yiyeceğimi ihmal edebilirsin. O yüzden de bir yıllık yiyeceğimin yarısını yiyerek, diğer yarısını da ertesi yıla bıraktım" diye cevap verdi.
Yüce Allah (c.c) cümlemizi kul kapısına baktırmaktan korusun, amin...
Alıntı
23 Nisan 2012 Pazartesi
22 Nisan 2012 Pazar
SEN İSTEMESEYDİN RABBİM
Sen istemeseydin Rabbim, Seni
zikredemezdim.
Sen istemeseydin Rabbim Sana dua
edemezdim.
Sen izin vermeseydin sana yaklaşamazdım
Demek ki kusurlu da olsam beni kulluğuna
kabul ettin.
Sana sonsuz şükürler olsun
Sana sonsuz hamd olsun Rabbim.
Beni Senden uzaklaştıracak amellerden sana
sığınıyorum Rabbim.
Kalbimi senin sonsuz sevginle doldur Rabbim
Doldurki senden başka ebedi sevgi girmesin
oraya
Seni çooook seviyorum Rabbim...
SIĞINACAK TEK SENSİN
Allah’ım Sana sığınıyoruz bildiğimiz ve
bilmediğimiz kötülüklerden.
Allah’ım Sana sığınıyoruz
belardan,musibetlerden,her türlü şerden.
Allah’ım Sana sığınıyoruz cehennem
azabından,kabir azabından.
Allah’ım Sana sığınıyoruz,rızasızlığından.
Allahım bizlere varlğını hissettir,lütfunun ışığı
hoşnutlugunun yolunu göster...
21 Nisan 2012 Cumartesi
KUZEY OĞLUM


Dayak cennetten çıkmış diye boşuna söylememişler.Gerçi sevince tekrar şımardı (Önlemi aldım çıkacağı yeri iple bağladım)
ama o yinede vazgeçmiyor kaçmak için ipi kemiriyor aynı yere gelip nöbet tutuyor ama Kuzey biz seni çok seviyoruz gitme Annemm...
FARENİN DERS VEREN ÖYKÜSÜ
Evin minik faresi, duvardaki çatlaktan bakarken çiftçi ve eşinin mutfakta bir paketi açtıklarını gördü.
Kendi kendine:
İçinde hangi yiyecek var acaba ?" diye düşündü.Bir süre sonra gördüğü paketin bir fare kapanı olduğunu anladığında yıkılmıştı.
"Evde bir fare kapanı var!, evde bir fare kapanı var!" diye bağırarak telaşla bahçeye fırladı.
Minik fareyi telaş içinde gören tavuk, umursamaz ve bilgiç bir tavırla başını kaldırdı ve gıdakladı:"Zavallı farecik...Bu senin sorunun benim değil.Bana bir zararı olamaz küçücük kapanın" dedi.
Tavuktan destek bulamayan farecik bu sefer telaşla domuzun yanına koştu ve,"Evde bir fare kapanı var!, evde bir fare kapanı var!" diye adeta çırpındı. Domuz anlayışla karşıladı ama,"Çok üzgünüm fare kardeş ama dua etmekten başka yapacağım bir şey yok. Dualarımda olacağından emin ol"dedi. Minik fare çaresizlik içinde ineğe döndü ve , "Evde bir fare kapanı var, evde bir fare kapanı var!" dedi.İnek ;Bak fare kardeş, senin için üzgünüm ama beni ilgilendirmiyor." dedi.
Sonunda farecik, başı önde umutsuz şekilde eve döndü. Çiftçinin fare tuzağı ile bir gün tek başına karşılaşmak zorunda olduğunu anladı.
O gece evin içinde sanki ölüm sessizliği vardı. Minik farecik aç ve susuzdu. Tam yorgunluktan gözleri kapanacaktı ki birden bir ses duyuldu.Gecenin sessizliğini bölen gürültü, fare kapanınından
geliyordu.
Çiftçinin karısı, ne yakalandığını görmek için yatağından fırladı ve mutfağa koştu.Karanlıkta kapana, zehirli bir yılanın kuyruğunun kısıldığını fark edememişti.
Kuyruğu kapana kısılan yılanın canı yanıyordu ve aniden çiftçinin karısını ısırdı.Çiftçi, karısını apar topar doktora götürdü. Doktor,zehiri temizledi sardı. Çiftçi karısını eve getirdi, yatırdı. Karısının
ateşi yükseldi ve bir türlü düşmüyordu. Kadıncağız ateş ve ter içinde kıvranıp duruyordu.
Böyle durumlarda taze tavuk suyunun gerekli olduğunu herkes bilir, çiftçi de bıçağını alıp bahçeye koştu.Karısı taze tavuk suyu çorbasını içti, biraz kendine geldi. Karısının hastalığını duyan komşular ziyarete geldiler. Onlara ikram etmek için çiftçi domuzunu kesti.Çiftçinin karısı gittikçe kötüye gidiyordu. Yılan, belli ki çok zehirliydi.Birkaç gün sonra çiftçinin karısı iyileşemedi ve öldü.
Cenazesine çok sayıda kişi gelince hepsine yeterli et sağlamak için çiftçi ineği mezbahaya yolladı.
Fare tüm bu olanları büyük üzüntü ile duvardaki deliğinden izledi.
Birisi, sizi ilgilendirmediğini düşündüğünüz bir tehlike ile karşı karşıya ise tehlike bir gün hepimiz içindir unutmayalım...
Alıntı
İçinde hangi yiyecek var acaba ?" diye düşündü.Bir süre sonra gördüğü paketin bir fare kapanı olduğunu anladığında yıkılmıştı.
"Evde bir fare kapanı var!, evde bir fare kapanı var!" diye bağırarak telaşla bahçeye fırladı.
Minik fareyi telaş içinde gören tavuk, umursamaz ve bilgiç bir tavırla başını kaldırdı ve gıdakladı:"Zavallı farecik...Bu senin sorunun benim değil.Bana bir zararı olamaz küçücük kapanın" dedi.
Tavuktan destek bulamayan farecik bu sefer telaşla domuzun yanına koştu ve,"Evde bir fare kapanı var!, evde bir fare kapanı var!" diye adeta çırpındı. Domuz anlayışla karşıladı ama,"Çok üzgünüm fare kardeş ama dua etmekten başka yapacağım bir şey yok. Dualarımda olacağından emin ol"dedi. Minik fare çaresizlik içinde ineğe döndü ve , "Evde bir fare kapanı var, evde bir fare kapanı var!" dedi.İnek ;Bak fare kardeş, senin için üzgünüm ama beni ilgilendirmiyor." dedi.
Sonunda farecik, başı önde umutsuz şekilde eve döndü. Çiftçinin fare tuzağı ile bir gün tek başına karşılaşmak zorunda olduğunu anladı.
O gece evin içinde sanki ölüm sessizliği vardı. Minik farecik aç ve susuzdu. Tam yorgunluktan gözleri kapanacaktı ki birden bir ses duyuldu.Gecenin sessizliğini bölen gürültü, fare kapanınından
geliyordu.
Çiftçinin karısı, ne yakalandığını görmek için yatağından fırladı ve mutfağa koştu.Karanlıkta kapana, zehirli bir yılanın kuyruğunun kısıldığını fark edememişti.
Kuyruğu kapana kısılan yılanın canı yanıyordu ve aniden çiftçinin karısını ısırdı.Çiftçi, karısını apar topar doktora götürdü. Doktor,zehiri temizledi sardı. Çiftçi karısını eve getirdi, yatırdı. Karısının
ateşi yükseldi ve bir türlü düşmüyordu. Kadıncağız ateş ve ter içinde kıvranıp duruyordu.
Böyle durumlarda taze tavuk suyunun gerekli olduğunu herkes bilir, çiftçi de bıçağını alıp bahçeye koştu.Karısı taze tavuk suyu çorbasını içti, biraz kendine geldi. Karısının hastalığını duyan komşular ziyarete geldiler. Onlara ikram etmek için çiftçi domuzunu kesti.Çiftçinin karısı gittikçe kötüye gidiyordu. Yılan, belli ki çok zehirliydi.Birkaç gün sonra çiftçinin karısı iyileşemedi ve öldü.
Cenazesine çok sayıda kişi gelince hepsine yeterli et sağlamak için çiftçi ineği mezbahaya yolladı.
Fare tüm bu olanları büyük üzüntü ile duvardaki deliğinden izledi.
Birisi, sizi ilgilendirmediğini düşündüğünüz bir tehlike ile karşı karşıya ise tehlike bir gün hepimiz içindir unutmayalım...
Alıntı
FISILTI(TANRIM KONUŞ BENİMLE)
bir kus cıvıldadı ağaçta ama adam duymadı.
Sonra adam bağırdı ” Tanrım konuş benimle!”
Ve gökyüzünde bir şimşek
çaktı, ama adam dinlemedi onu
.
Adam etrafına bakındı ve ” Tanrım seni
Adam etrafına bakındı ve ” Tanrım seni
görmeme izin ver” dedi. Ve bir yıldız parıldadı
gökyüzünde. Ama adam farkına varmadı
.
Ve adam bağırdı, ” Tanrım bana bir mucize
Ve adam bağırdı, ” Tanrım bana bir mucize
göster! ” Ve bir bebek
doğdu bir yerlerde. Ama adam bunu bilemedi
.
Sonra adam çaresizlik içinde sızlandı, ” Dokun
Sonra adam çaresizlik içinde sızlandı, ” Dokun
bana Tanrım ve burada
olduğunu anlamamı sağla! ” Bunun üzerine
Tanrı aşağı doğru süzüldü ve adama
dokundu
.
Ama adam kelebeği elinin tersiyle uzaklaştırdı
Ama adam kelebeği elinin tersiyle uzaklaştırdı
ve yürüyüp gitti.
Alıntı
Alıntı
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
-
Bugün A..y adında bir melek geldi dünyaya... Bebeğim küçüğüm d oğum günün kutlu olsun OĞLUM ... Yolun, bahtın açık olsun...
-
Allahümme Salli Âlâ Seyyidina Muhammed, Allahümme Salli Âlâ Seyyidina Muhammed, Allahümme Salli Âlâ Seyyidina Muhammed, Eyy yerlerin gök...