9 Mart 2012 Cuma

RENKLER (FARKLILIK)

Dünyanın bütün renkleri birgün bir araya toplanmışlar ve hangi rengin en önemli, en
özel oldugunu tartışmaya baslamışlar;

YEŞIL demis ki:
"Elbette en önemli renk benim... ben hayatın ve umudun rengiyim. Çimenler, ağaçlar,
yapraklar için seçilmişim... Söyle bir yeryüzüne bakın, her taraf benim rengimle kaplı...!


MAVI hemen atılmış:
"Sen sadece yeryüzünün rengisin, ya ben?...Ben hem gökyüzünün hem denizin rengiyim.
Gökyüzünün mavisi insanlara huzur verir ve huzur olmadan siz hiçbir işe yaramazsınız"


SARI söz almıs:
"Siz dalga mı geçiyorsunuz?... Ben bu dünyaya sıcaklık veren rengim... güneşin rengiyim..
. ben olmazsam soğuktan donarsınız hepiniz"


TURUNCU onun sözünü kesmiş: "Ya ben?... Ben sağlık ve direncin rengiyim... insan
yaşamı için gerekli vitaminler hep benim rengimde bulunur... Portakalı, havucu düşünün.
Ben pek ortalarda görünen bir renk olmayabilirim ama güneş doğarken ve batarken gökyüzüne
o  rengi veren de benim unutmayın"


KIRMIZI daha fazla dayanamamış:
"Ben hepinizden üstünüm!!! Ben kan rengiyim!! 
Kan olmadan hayat olur mu!!
Ben tehlike ve cesaretin rengiyim!!! Savaşın ve ateşin rengiyim!! Aşkın ve tutkunun rengiyim!!!
Bensiz bu dünya bomboş olurdu!!!"


MOR ayağa kalkmış: "Hepinizden üstün benim... ben asalet ve gücün rengiyim.Bütün krallar, liderler beni seçmişlerdir... Ben otorite ve bilgeliğin rengiyim,
insanlar beni sorgulamaz... dinler ve itaat ederler"


....Ve bütün renkler hep bir ağızdan kavgaya tutuşmuşlar... Her biri diğerini itip kakıyor;
"En büyük benim" diyormuş...
 Derken bir anda şimşekler çakmış ve yağmur damlacıkları gökten düşmeye başlamış...
Bütün renkler neye uğradıklarını şaşırmış , korkuyla birbirlerine sarılmışlar...
Ve YAĞMUR’un sesi duyulmuş...
 "Sizi aptal renkler... Bu kavganızın anlamı ne?... Bu üstünlük çabanız neden?...
Siz bilmiyor musunuz ki her biriniz farklı bir görev için yaratıldınız, birbirinizden
farklısınız ve her biriniz kendinize özelsiniz...Şimdi elele tutuşun ve bana gelin"
 Renkler bunun üzerine kendilerinden çok utanmışlar... Elele tutuşup birlikte
gökyüzüne havalanmışlar ve bir yay şeklini almışlar... Yağmur onlara;
 "Bundan böyle..." demiş.... "Her yağmur yağdığında siz birleşip bir renk cümbüşü
halinde gökyüzünden yeryüzüne uzanacaksınız , ve insanlar sizi gördükçe huzur duyacaklar,
güç bulacaklar... insanlara yarınlar için umut olacaksınız...Gökyüzünü bir kuşak gibi
saracaksınız ve size GÖKKUŞAĞI diyecekler... Anlaştık mı?.."
 Bu yüzden ne zaman dünyamız yağmurla yıkansa, ardından
gökyüzünde GÖKKUŞAĞI belirir...Biz de gökkuşağındaki o renkler gibi birbirimizden farklıyız, ve hepimiz özeliz...Bunu bilerek etrafımızla uyum içinde yaşamalıyız...



Alıntı  

KARIŞIK KIZARTMA


        Karışık kızartma patates,patlıcan,kırmızı ve yeşil biber,sarımsaklı domates sos
çok lezzetli oluyor ama ekmek çok yeniyor...


8 Mart 2012 Perşembe

EY VEDUD

Allahım!
Ey Vedûd olan!
 
Hem seven, hem de sevilmeyi dileyensin.
Ey varlıgı sevgi olan, ey sevginin sonsuz kaynagı!
Biz var ettigini severiz, Sen sevince var edersin!
O sonsuz hazinenden bizim icin de bir sevgi var et!
O sonsuz sevgi selinin icine bizi de kat: sev bizi!
Sen seversen sevdirirsin: sevdir bizi!
Sevdigini cennetinle sevindirirsin: sevindir bizi!
AMİN

EY ALEMLERİN RABBİ

Allah'ım!
Ey âlemlerin Rabbi!
 
Ey sevgiyi sevgiyle yaratan!
Ey seven, sevdiren ve sevindiren!
Ey rahmetin sonsuz kaynagı!
Ey merhametlilerin en merhametlisi!
Ey gönüllerin mutlak hakimi!
Ey zatını hamd ile azîz oldugum! 
Ey zatını hamdden âciz oldugum!
Ben, layıkıyla övemem Seni! 
Sen, övdügün gibisin kendini!
Seni, layıkıyla ancak Sen tanırsın! 
Seni, layıkıyla ancak Sen översin!
Hamd'ım Sana mahsustur, senâ'm Sanadır! 
Umudum, korkum ve sevdam Sana'dır!
Özümü Sana çevirdim, Sana tutundum! 
Elimi Sana açtım, gönlümü Sana sundum!
Beni kovmaz diye kapına geldim!
Affı boldur diye affına geldim!
Tuttum günahımdan yüzüme perde!
Kulluk edemedim lutfuna geldim!

Kabul et rabbim...

7 Mart 2012 Çarşamba

ALLAHIM KANADI KIRIK BİR KUŞ GİBİYİM

Allah'ım!
Kanadı kırık bir kuş gibiyim.
Uçsam uçamıyor, göçsem göçemiyorum.
Yarım bırakılmıs bir düş gibiyim.
Yardan da serden de gecemiyorum.
Menzile erememe korkusu sardı benliğimi
Kolum kanadım kırık, gönlüm bin pare!
Ey kalpleri evirip çeviren, ey gönüller sahibi!
Yaraları saran, dagılanı toplayan Sensin!
Varlıgım Senin varlığının şahidi!
Varlıgım Senin Rahmetinin şahidi!

                                                                   






                                                                             Alıntı





                                                                                                                                                                                                                         




5 Mart 2012 Pazartesi

TUT ELİMİZİ ALLAHIM

ALLAH'ım!
Beni ALLAH ile aldatanlardan etme!
ALLAH ile aldatanlara aldananlardan etme!şeytanın eylemlerimizi süslemesine izin verme!şeytanın süslediği eylemlerimize izin verme!
Bana Hz.Adem'in tevbesini,Hz.Nuh'un direncini ver!Hz.ibrahim'in imanını,Hz.ismail'in teslimiyetini ver! Hz.Yakub'un dirayetini,Hz.Yusuf'un iffetini ver! Hz.Musa'nın celaledini,Hz.Harun'un sadakatini ver! Hz.Davud'un sadasını,Hz.Süleyman'ın gayretini ver!Hz.Eyyub'un sabrını,Hz.Lokman'ın hikmetini ver!Hz.Zekeriya'nın hizmetini,Hz.Yahya'nın şehadetini ver!Hz.Meryem'in adanmışlığını,Hz.isa'nın safiyetini ver!ve Hz.Muhammed(s.a.v) in muhabbetini ver Ya Rab!
 
         BİZİ BIRAKMA ALLAH'IM...


                                             TUT ELİMİZİ...


AMİN...









Alıntı

4 Mart 2012 Pazar

BİZİ BİZE BIRAKMA ALLAHIM

MALİKÜ’L-MÜLK tecellisini gördüm kara bulutların içinden doğan güneşte..!
Sen her şeyin tek sahibi ALLAH’ım,
İçimde bir uçurumken hayat, üstelik çıkmazdayken dar sokaklarım
EL-MÜHEYMİN sesi kulağımda,
Sen aciz kullarını unutmayan, hep gözeten ALLAH’ım, yardım et bu kuluna,
Savruluyorum, nereye gitsem bilmiyorum, bir dağa bakıyorum bir mahlukata..!
Hepsi rükuda, hepsi kıyamda..!
Çiçekler, otlar, toprak secdede..!
En küçük mahlukat zikirde, insanlık ise gaflette…!
YA HÂLIKdiyor tabiat; adem ise hüsranda, azapta…!
Ey incelik, lütuf sahibi EL-LATİF
Ey kusurlardan münezzeh KUDDÜS
Ey adalet sahibi EL-ADL
Ey büyüklük sahibi EL-AZİM
Ey merhamet sahibi ER-RAHMAN
Nereye baksam, nereye dönsem sen tecelli ettin,
Bir tek insanlıkta görmedim(kendimde dahil) huşu ile yakarış,
Her şey Sen’de yaşarken; İnsanlık nefsinde ölmüş
Her yer Sen’de iken, insanlık her yerde viran olmuş,
Bu viran şehirde, divane dünyada yalnız bırakma bizi
UTANIYORUZ RAHMETİ GENİŞ ALLAH’ım (c.c.)…
Bizi bize bırakma ALLAH’ım (c.c.)…


           AMİN


Alıntı

MANTARLI TAVUK SOTE


Tereyağı ve az sıvı yağ soğan, sarımsak, kırmızı ve yeşil biber,mantar,tavuk gögsü,domates,tuz karabiber...



SEDEF ÇİCEĞİ

Mahkeme salonunda, seksenlerindeki yaşlı çiftin durumu içler acısıydı.
Adam inatçı bakışlarla suskun, Nine'nin ağlamaktan iyice çukurlaşmış gözleri ve keskin çizgileriyle bıkkın bakışları süzüyordu etrafını...Ve Hakimin tokmak sesiyle sustu uğultu ve tok sesiyle, sözü yaşlı kadına verdi, hakim."Anlat teyze neden boşanmak istiyorsun...?"
Yaşlı kadın derin bir nefes çektikten sonra baş örtüsüyle ağzını aralayıp,kısılmış sesiyle konuşmaya başladı...
"Bu herif yetti  gari, 50 yıldır bezdirdi hayattan..."
 Sonra uzunca bir sessizlik hakim oldu mahkeme salonunda... Sessizlik bu tür haberleri her gün  manşet yapan gazetecilerden birinin flaşıyla bozuldu, kimbilir nasıl bir manşet atacaklardı, yaşanmış 50 yılın ardından.Çok sayıda gazeteci izliyordu davayı, kadın neler diyecekti..Herkes onu dinliyordu.. Yaşlı kadının gözleri doldu...Ve devam etti...
"Bizim bir sedef çiçeği vardı, çok sevdiğim...
O bilmez...50 yıl önceydi. O çiçeği bana verdiği çiçeklerin arasından
kopardığım bir yaprağı tohumlamıştım, öyle büyüttüm.. Yavrumuz olmadı,
onları yavrum bildim... Bir süre sonra çiçek kurumaya başladı. O zaman
adak adadım... Her gece güneş açmadan önce bir tas suyla suluycam onu
diye... İyi gelirmiş dedilerdi... 50 yıl oldu, bu herif bir gece kalkıp
bir kere de bu çiçeği ben sulayım demedi. Taki geçen geceye kadar...
O gece takatim kesilmiş..uyuyakalmışım... Ben böyle bir adamla
50 yıl geçirdim... Hayatımı, umudumu herşeyimi verdim... Ondan hiçbir şey
göremedim.. Bir kerecik olsun, benim bildiğim görevlerden birisini
yapmasını bekledim.... Onsuz daha iyiyim, yemin ederim."
Hakim, yaşlı adama dönerek ;
"Diyeceğin bir şey var mı baba" dedi.
Yaşlı adam bastonla zor yürüdüğü kürsüye, o ana kadar suçlanmış olmanın
utangaçlığını hissettiren yüz ifadesiyle hakime yöneldi.
"Askerliğimi, reisicumhur köşkünde bahçevan olarak yaptım, o bahçenin
görkemli görünümüyle büyümesi için emeklerimi verdim... Fadime'mi de orada tanıdım... Sedefleri de... Ona en güzel çiçeklerden büketler verdim... O çiçeklerle doludur bahçesi... Kokusuna taptığım perişan eder yüreğimi... 
İlk Evlendiğimiz günlerin birinde boyun ağrısından onu hekime 
götürdüm... Hekim çok uzun süre uyanmadan yatarsa boynundaki kireç sertleşir, kötüleşir dedi.. Her gece uykusunu bölüp, uyansın, gezinsin dedi... Hekimi pek dinlemedi, bizim hatun lafım geçmedi. O günlerde tesadüf bu çiçek kurudu... Ben ona gece sularsan geçer dedim.. Adak dilettim. Her gece onu uyandırdım. Ve onu seyrettim.O sevdiğim kadının yavrusu bildiği çiçekleri sularken seyrettim. Her gece o çiçek ben oldum. Sanki. Ona bu yüzden tapabilirdim. " dedi adam o yaştaki bir adamdan beklenmeyecek ifadelerle...



Alıntı...

BOB MARLEY

                                                                                 

                                       Bu bere çalıntıdır!..
 Sılanın işlediği (tabii'ki benim öğrettiğim)bere'nin resmini çektim üstüne blogumun  ismimi yazdım...





2 Mart 2012 Cuma

YÜKSÜK ÇORBASI

Bugün'kü menümüz yüksük çorbası ailece çok severek yediğimiz bir çorba...