16 Şubat 2012 Perşembe

ÇATLAK KOVA



Picture Hindistan’da bir sucu, boynuna astigi uzun bir sopanin uçlarina taktigi iki büyük kovayla su tasirmis. Kovalardan biri çatlakmis. Saglam olan kova her seferinde irmaktan patronun evine ulasan uzun yolu dolu olarak tamamlarken, çatlak kova içine konan suyun sadece yarisini eve ulastirabilirmis. Bu durum iki yil boyunca her gün böyle devam etmis. Sucu her seferinde patronunun evine sadece 1,5 kova su götürebilirmis. Saglam kova basarisindan gurur duyarken, zavalli çatlak kova görevinin sadece yarisini yerine getiriyor olmaktan dolayi utanç duyuyormus. Iki yilin sonunda bir gün çatlak kova irmagin kiyisinda sucuya seslenmis.
“Kendimden utaniyorum ve senden özür dilemek istiyorum.”
“Neden?.” Diye sormus sucu. “Niye utanç duyuyorsun?” Kova cevap vermis.
“Çünkü iki yildir çatlagimdan su sizdigi için tasima görevimin sadece yarisini yerine getirebiliyorum. Benim kusurumdan dolayi sen bu kadar çalismana ragmen emeklerinin tam karsiligini alamiyorsun.” Sucu söyle demis:
“Patronun evine dönerken yolun kenarindaki çiçekleri farketmeni istiyorum.” Gerçekten de tepeyi tirmanirken çatlak kova patikanini bir yanindaki yabani çiçekleri isitan günesi görmüs. Fakat yolun sonunda yine suyununu yarisini kaybettigi için kendini kötü hissetmis ve yine sucudan özür dilemis. Sucu kovaya sormus:
“Yolun sadece senin tarafinda çiçekler oldugunu ve diger kovanin tarafinda hiç çiçek olmadigini fark ettin mi?... Bunun sebebi benim senin kusurunu bilmem ve ondan yararlanmamdir. Yolun senin tarafina çiçek tohumlari ektim ve her gün biz irmaktan dönerken sen onlari suladin. Iki yildir ben bu güzel çiçekleri toplayip onlarla patronumun sofrasini süsleyebildim. Sen böyle olmasaydin, o evinde bu güzellikleri yasayamayacakti.”
Hepimizin kendimize özgü kusurlari vardir. Hepimiz aslinda çatlak kovalariz. Tanri’nin büyük planinda hiçbir sey ziyan edilmez. Kusurlarinizdan korkmayin. Onlari sahiplenin. Kusurlarinizda gerçek gücünüzü buldugunuzu bilirseniz eger, siz de güzelliklere sebep olabilirsiniz... 

13 Şubat 2012 Pazartesi

MELEĞİM



 Meleğim çok zaman oldu bana sarılmaya'lı çocukluğumu çok özledim çünkü sen  hep ordasın.Sana olan sevgimi anlatmak imkansız ana sevgisinden fazlaydı senin sevgin bana.Uzağındayım çok dardayım pamuk annem.
Elleri öpülesi cennet gülü başımın tacı gözümün nuru anneannem.Ancak beni sen anlarsın sen dinlersin, nazımı şımarıklığımı sen çekersin.üşüdüğüm zaman ısıtmak için nasıl sarmalardın beni , acıktığım zaman doyurmak için  nasıl çabalardın ,hasta olduğumda sırtına alır doktora yetiştirirdin beni. Senin gibisi az bulunur nur yüzlüm yüreğinde sevgi ve şefkat, dilinde Allah(bana kızdığında söylediğin söz ya,La havle yada,Hasbinallah' dı) vardı.
Yüreğimde yine anıların  yine iniyor göz yaşlarım bana ağlama kör olacan derdin şimdi söyleyen yok ki .Tekrar görebilsem sana dokunabilsem söylemediklerimi şimdi söyleyebilsem küçüklüğüme dönüp koynunda uyuyabilsem doyasıya kokunu içime çeksem.Bu sefer seni gördüğüm için ağlasam dikiş makinenin altında bana verdiğin kumaş parçalarıyla oynasam yine bana masallar anlatsan senin anlattığın masallardan başkası hiç aklımda kalmıyor ki,  yine inat yapsam istediklerimi aldırmak  için  inat yapmasam'da alırdın ama ben alacağını bile bile inatlaşırdım.Senden başkasına yapamadım  ki hiç...
Hiç kimse görmese'de ağladığımı bilirim beni gördüğünü, duyduğunu,ne zaman üzülsem hala bu yaşta  hep gelirsin rüyalarıma, beni sararsın sıkı sıkı , ağlarım yine üzerim seni ,sıkıntım geçene kadar gelirsin rüyalarıma.Orda rahat olduğunu biliyorum Allahın izniyle, çünkü rüyamda melekler  gördüm ne yapıyorsunuz burda dedim seni beklediklerini söylediler.Orda rahat olmasan hala buraya gelip benim sıkıntılarımı giderirmiydin.
Bana hakkını gitmeden helal etmiştin canım annem.Sen şimdi  öyle bir yerdesin ki orda o kadar mutlu, huzurlu ve rahatsın ki .İnşallah yanına geldiğimde banada yer vardır yanında...

12 Şubat 2012 Pazar

ATKI BERE

Çocuk atkı bere takımı ip Nako renk yavru ağzı.Bereyi çarkıfelek modelinden yaptım dört dilimde bitirdim 3-7 yaş için...
               (Torunlara saklayacağım)İnşallah

İKİ ARKADAŞ


Çölde yolculuk eden iki arkadaş hakkında bir hikaye anlatılır. Yolculuğun bir aşamasında iki arkadaş tartışırIar biri ötekine bir tokat atar. Tokadı yiyenin canı çok yanar ama tek keIime etmez ve kum üzerine şu sözIeri yazar ‘BUGÜN EN IYI ARKADASIM BANA BIR TOKAT ATTI’ YıkanabiIecekIeri bir vahaya rastIayana dek yürümeyi sürdürürIer Tokadı yiyen yıkanırken bir batağa sapIanır, boğuImak üzereyken arkadaşı tarafından kurtarıIır BoğuImak üzere oIan arkadaş tam kurtuIduktan sonra bir kaya parçası üzerine şu sözIeri kazır: ‘BUGÜN EN IYI ARKADASIM BENIM HAYATIMI KURTARDI’ Tokadı vuran ve sonra arkadaşının hayatını kurtaran kişi ona şöyIe der; senin canını yaktığımda bunu kum üzerine yazdın ama şimdi kayaya kazıyorsun NEDEN? Öbür arkadaş ona şöyIe cevap verir:’Biri bizi incittiğinde bunu kum üzerine yazmaIıyız ki bağışIama rüzgarı estiğinde onu siIebiIsin Ama biri bize İYİ bir şey yaparsa onu kayaya kazımaIı ki onu hiçbir rüzgar yok etmesin’ ‘İNCİNMELERİNİZİ KUMA, GÖRDÜGÜNÜZ İYİLİKLERİ KAYALARA KAZIMAYI ÖGRENIN’ 

ÖR SÖK BERE

İkincisini yaptım ilmekleri azaltım 40 ilmek başladım 60 diş haroşa yaptım.İpi Alize burcum zarif simli...Papatyam'a yaptım...

EKLER PASTA

yalancı ekler pasta kedi diliyle yaptım fena olmadı yapımı çok kolay tavsiye ederim...

9 Şubat 2012 Perşembe

EVİM

MEŞHUR BİR ressam günün birinde dünyanın en güzel şeyinin resmini yapmaya karar verdi. Bunun için dünyada en güzel şeyin ne olabileceğine dair bilgi toplamak üzere uzun bir yolculuğa çıktı.

Ağaçlık bir yolda giderken beli bükülmüş yaşlı bir adamın yol kenarında oturmuş olduğunu gördü. Yanına giderek ona dünyanın en güzel şeyinin ne olabileceğini sordu. İhtiyar hiç tereddüt etmeden:“İMAN'dır” dedi.

Sonra bir kasabadan geçerken bir
 düğün kalabalığına rastgeldi. Kalabalığın arasına girerek genç geline:“Dünyanın en güzel şeyi nedir sizce?” diye sordu.Gelin damadın gözlerinin içine bakarak:“Dünyanın en güzel şeyi olsa olsa AŞK'tır!” dedi.

Ressam yoluna devam etti. Tozlu bir yolda giderken cepheden dönen yorgun bir askere denk geldi. Aynı soruyu ona da sordu. Asker“Dünyada en güzel şey BARIŞ'tır dedi.

Ressam kendi kendine eğer dünyanın en güzel şeyleri iman aşk ve barış'sa ben bunların resmini nasıl yapabilirim ki diye düşünmeye başladı. O düşünceyle evine döndü.

Evinin kapısından içeri girdiğinde ise dünyanın en güzel manzarasının karşısında durduğunu düşündü. Çocuklarının masum bakışlarında iman, karısının gözlerinde aşk okunuyor evinde ise barış hali hüküm sürüyordu.

Bunlardan aldığı ilhamla ressam dünyanın en güzel şeyinin resmini yapmaya koyuldu. Resim bitince de tabloya şu adı verdi:“EVİM.”









ALINTI