25 Şubat 2014 Salı

KELEBEĞİN HİKAYESİ

Bir gün, kırlarda gezintiye çıkan bir adam, kenara oturduğu otlardan birinin dalında , küçük bir kozanın varlığını fark etti. Koza ha açıldı ha açılacak gibiydi. Adam , bunun bir kelebek kozası olduğunu tahmin ediyordu. Böyle bir fırsat bir daha ele geçmez diye düşündü; ve bir kelebeğin dünya yüzü gördüğü ilk dakikalara şahit olmak istedi.
Dakikalar dakikaları kovaladı , saatler geçmeye başladı , ama henüz kelebeğin küçük bedeni o delikten çıkmadı. Sanki , kelebeğin dışarı çıkmak için çaba harcamaktan vazgeçmiş olabileceğini düşündü. Sanki kelebek elinden gelen her şeyi yapmış da , artık yapabileceği bir şey kalmamış gibi geldi ona. Bu yüzden , kelebeğe yardımcı olmaya karar verdi: cebindeki küçük çakıyı çıkarıp kozadaki deliği bir cerrah titizliğiyle büyütmeye başladı. Böylece , bir-iki dakika içinde kelebek kolayca dışarı çıkıverdi. Fakat bedeni kuru ve küçücük , kanatları buruş buruştu. Adam kelebeği izlemeye devam etti; çünkü kanatlarının her an açılıp genişleyeceğini ve narin bedenini taşıyacak kadar güçleneceğini umuyordu.Ama bunlardan hiçbiri olmadı. Kelebek , hayatinin geri kalanını , kurumuş bir beden ve buruşmuş kanatlarla yerde sürünerek geçirdi. Ne kadar denese de , asla uçamadı. Adamın bütün iyi niyetine ve yardımseverliğine rağmen anlayamadığı şey , kozanın kisitlayiciliginin ve buna karşılık kelebeğin daracık bir delikten dışarı çıkmak için gereken çabanın , Allah'ın kelebeğin bedenindeki sıvıyı onun kanatlarına göndermek ve bu sayede kozanın kisitlayiciligindan kurtulduğu anda onun uçmasını sağlamak için seçtiği bir yol olduğuydu. Bu gerçeği öğrendiğinde , hayat boyu unutamayacağı bir şey de öğrenmişti: Bazen , hayatta tam olarak ihtiyaç duyduğumuz şey , çabalardır. Eğer Allah , hayatta herhangi bir çaba olmadan ilerlememize izin verseydi , o zaman , bir anlamda sakat kalırdık . Olabileceğimiz kadar güçlenemezdik o zaman . Ve asla uçamazdık.. 









Alıntı

23 Şubat 2014 Pazar

BAZEN..


Bazen susarsın, bazende suskunluğuna yanarsın Bazen üzülürsün bazende mutlu olmaktan kaçarsın..Bazen... değer verirsin birine ama bazende onun değersizliğine verdiğin değerden utanırsın.. Bazen konuşmak dertleşmek istersin biriyle ama bazende insanların iki yüzlülüğü gelir aklına..Yine susarsın.. Bazen birinin gözlerine saatlerce bakmak istersin ama baktığın gözlerin senin gibi bakmadığını görünce başını çevirirsin.. 

















Alıntı

20 Şubat 2014 Perşembe

MUTLU OLMAK İÇİN

Mutlu olmak her geçen gün biraz daha zorlaşıyor. Mutluluk daha iyi bir hayata yolculuk olmaktan çıkıp, ulaşılması güç bir dağ, varılması güç bir çöl haline geliyor.

Mutlu olmak için biraz yavaşlayıp, soluklanıp, gülün, nergisin, kirazın, baharın ve aşkın tadına daha çok bakmalıyız.

Kötüyü unutmalı, iyiye sarılmalı, birbirimize daha çok yaklaşmalı, yaslanmalıyız.

Birbirimize ve hayata daha çok inanmalı, güvenmeli, paylaşmalıyız.

Kızmamalı, öfkelenmemeli, darılmamalıyız.

Yaşamaktan daha çok hoşlanmalı, "keşke"lere ,"oysa"lara "ben"lere daha az takılmamalıyız. Pişman olmamalı, pişmanlık duyacağımız şeyleri yapmamalıyız.

Geride kalan keyifsiz, neşesiz ve acılı zamanlara takılıp kalmamalı, üzülmemeli, yanmamalıyız. Sporcuların dedikleri gibi önümüzdeki maçlara bakmalıyız!

Yaşayan ve var olan her şeye hayranlık duymalı, kucaklamalıyız.

Daha az istemeli, daha çok vermeli, daha az küsüp daha çok sevmeliyiz.

Üzüntüden kaçmalı, kendini bilmeli, fazlalıklarımızı atıp hafiflemeli, köşelerimizi, sivriliklerimizi törpülemeliyiz.

Olumlu düşünmeli, güzel ve hoş şeyler düşlemeli, zihnimize bize iyi ve güzel gelecek beklentiler yüklemeliyiz.

Sosyal ilişkilerimizi geliştirip güçlendirmeli, aidiyet duygusuna önem vermeli, inanç dünyamızı güçlendirip geliştirmeliyiz.

En zor zamanlarda bile "Bu da geçer" deyip dik durmayı becerebilmeliyiz.

Kendimize ve ailemize zaman ayırmalı, kişisel gelişimimizi sürdürmeliyiz.


Yazan : Prof.Dr. Osman Müftüoğlu








                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                Alıntı...

18 Şubat 2014 Salı

ALLAH VAR PROBLEM YOK

"Kim Allah'a güvenirse O, ona yeter."

Yeryüzüne misafir olup bu inişli çıkışlı hayat yoluna koyulduk hepimiz… Bazen sevindik, bazen üzüldük, bazen tökezledik… En yalnız, en çaresiz kaldığımız zamanlar oldu; belki de çaldığımız tüm kapılar yüzümüze kapandı…

Bazen oldu ki, en dar zamanda ve belki de hayattan ümidimizi kestiğimiz anda yetişti bir imdat eli, elimize… "Kul sıkıştı ve Hızır yetişti…" diyerek tökezlediğimiz yerden doğrularak ayağa kalktık belki…

En mahzun, en çaresiz zamanda kapımıza Hızır'ı kim yolladı peki? "O'na ruhumdan üfledim," diyerek, kendisinden bir cüz ihsan edip değer verdiği insan, tüm bu yakarışlarına icabet eden Dost'tan ne zaman ayrı kaldı ki? Bu, öylesine yüce bir Dost ki, insana "şah damarından" daha yakın…

Böyle yakın bir Dost'u varken insan aciz kalır mı, çaresiz kalır mı? Şu kâinatta her şey geçici; her şey sanal… Bir rüya gibidir hepsi; gelir ve geçer… Bâki olan sadece ve sadece Yüce Allah (c.c.)'tır. Dolayısıyla her şey boştur, geçicidir. Sadece O vardır.

Allah var! O halde neden hâlâ sıkıntılarının içerisinde bocalayıp duruyorsun? O, senin duana icabet etmek, sana derman olmak için her daim vardı ve şimdi de var. 

Bil ki, Allah var; problem yok!






Alıntı:Ferudun Özdemir

13 Şubat 2014 Perşembe

mutluluğu kendimize çekmek için

Yaşamınız boyunca hiç mutsuz olduğunuz bir konu üzerinde düşünürken, siz düşündükçe işlerin dahada kötüye gittiğini fark ettiğiniz oldumu? Bunu sebebi basit bir düşünceyi koruduğunuzda, çekim yasasının derhel işlemeye başlaması ve size benzer düşüncüleri getirmesidir. Böylece birkaç dakika içinde, okadar çok benzer mutsuz düşünceye kapılırsınız ki, durum size dahada kötü gelmeye başlar ve ne kadar çok düşünürseniz, o kadar çok mutsuz olursunuz.

İnsan olarak bizim burada yapmamız gereken şey, olmasını istediğimiz şeylere dair düşüncelerimize sıkı sıkıya tutunmak, ne istediğimizi kafamızın içinde netleştirip kesinleştirerek, Evrenin en büyük yasası olan çekim yasasını davet etmek için yakarmaya başlamaktır. Siz, hem üzerinde çok düşündüğünüz şey, hemde üzerinden en çok düşündüğünüz şeyi kendinize çekensiniz.

Şu an yaşadığınız hayat, geçmiş düşüncelerinizin yansımasıdır. Buna, yaşadığınız tüm mükemmelikler ve o kadarda mükemmel bulmadığınız her şey dahil. .Üzerinde en çok düşündüğünüz şeyleri kendinize çektiğinize göre, hayatınızın her alanında baskın olarak neler düşündüğünüzü görmek kolay, çünkü yaşadıklarınız bunlardan ibaretti şimdiye kadar.

Bir çok insan düşüncelerinin frekansları olduğunu anlayamıyor, Oysa düşünceler ölçülebilirler.. İşte bu yüzden, bir şeyi defalarca ve defalarca düşünürseniz,örneğin beğendiğiniz marka otomobile sahip olmayı,nihtiyacınız olan parayı kazanmayı, şirket kurmayı, ruh eşinizi bulmayı…Ve dileğinizi zihninizde canlandırırsanız, gerekli frekansı tutarlı biçimde yaymaya başlarsınız. Düşünceler somutlaşırlar.Düşünceler manyetik sinyaller yayarlar ve bu sinyaller ait oldukları düşüncelerin benzerlerini size doğru çekerler.

prof.üstün dökmen

HERŞEY İNSANIN KAFASINDA BİTER

Yenildiğinizi düşünüyorsanız, yenilmişsinizdir.

Cesur olmadığınızı düşünüyorsanız, korkaksınızdır.

Kazanmak istiyor fakat kazanamayacağınızı düşünüyorsanız, kesinlikle kazanamazsınız demektir.

Kaybedeceğinizi düşünüyorsanız, çoktan kaybetmişsinizdir.
Dışarıdaki dünyaya çıktığınızda anlayacaksınız ki başarı, ancak onu istediğinizde gelecektir.

Herşey insanın kafasında biter.

Alt edildiğinizi düşünüyorsanız, alt edilmişsinizdir.

Yükselmek için yüksek düşünmelisiniz.

Bir ödülü kazanmadan önce kendinizden emin olmalısınız.

Yaşam savaşını kazanan her zaman, en güçlü ya da en hızlı olan değildir.

Er ya da geç kazanan kişi, kazanacağını önceden düşünebilen kişidir...





Alıntı