28 Şubat 2012 Salı

DOKTORUN KIZI

Dr.Paul Ruskin öğrencilerine yaşlanmanın psikolojik etkilerini öğretirken onlara şu olayı okur:
hasta ne konuşuyor,ne söylenenleri anlıyor.bazen saatlerce anlaşılmaz şeyler geveliyor.zaman yer veya kişi kavramı yok.sadece kendi adı söylendiğinde tepki veriyor.
son altı aydır onun yanındayım,ne görüntüsü için bir çaba sarf ediyor,ne de bakım yapılırken yardımcı oluyor.
onu hep başkaları besliyor,yıkıyor ve giydiriyor.dişleri yok,yiyeceklerin püre halinde verilmesi gerekiyor.
gömleği salyalarından dolayı sürekli leke içinde,yürüyemiyor ve uykusu düzensiz.gece yarısı uyanıp çığlıklarıyla herkesi uyandırıyor.
çoğu zaman mutlu ve sevecen,fakat bazen ortada bir sebep yokken sinirleniyor.biri gelip onu yatıştırana kadar da feryat figan bağırıyor.
bu olayı okuduktan sonra,ruskin öğrencilerine böyle birinin bakımını isteyip istemediklerini sorar.öğrenciler bunu yapamayacaklarını söylerler.
ruskin kendisinin bunu büyük bir zevkle yaptığını ve onlarında yapması gerektiğini söyleyince öğrenciler şaşırırlar.
daha sonra ruskin hastasının fotoğrafını dolaştırmaya başlar.
fotoğraftaki dr.un 6 aylık kızıdır.(alıntı)








ÇİZGİLİ BERE_3

Bu berede kuzeyin halası sever herkülünü...

26 Şubat 2012 Pazar

İÇLİ KÖFTE

Küçüğüm bugün yemek yerken hiç şikayet edip sorun çıkarmadı niye acaba?...

SİYAH ÇARKI FELEK MODELİ BERE

Model gözükmedi diğer yaptıklarımdan tek farkı kenar lastiği yapmadım...

HIZIR GİBİ

Kul sıkışmayınca Hızır yetişmez
Sıkıntıda olan dara düşen ve kendisine inanan insanları Yüce Allah darda koymaz  Onlara en sıkışık anlarında yardım eder yeter ki o kullar kötü yola sapmadan sabrederek yollarına devam etsinler
Cuma günü bana yaşlı bir teyze  hızır gibi yetişti  Allah ondan razı olsun yar ve yardımcısı olsun...






24 Şubat 2012 Cuma

KURABİYE HIRSIZI



Bir gece, kadının biri havaalanında bekliyordu.Uçağının kalkmasına daha epeyce zaman vardı. Havaalanındaki dükkandan bir kitap ve bir paket kurabiye alıp kendisine oturacak bir yer buldu. Kendisini kitabına kaptırmış olmasına rağmen, yanında oturan adamın olabildiğince cüretkar bir şekilde ararlarında duran paketten birer kurabiye aldığını fark etti; ne kadar görmezden gelse de.
Bir taraftan kitabını okuyup kurabiyesini yerken, bir taraftan da gözü saatteydi. Kurabiye hırsızı kurabiyeleri yavaş tüketirken, kadının kulağı da saat tiktaklarındaydı; ama tiktaklar sinirlenmesini yine de engellemiyordu. Kendi kendine düşünüyordu; Kibar bir insan olmasaydım, şu adamın gözünü morartırdım!
Her kurabiyeye uzandığında, adam da elini uzatıyordu. Sonunda pakette tek bir kurabiye kalınca, Bakalım şimdi ne yapacak? dedi kendi kendine.
Adam yüzünden asabi bir gülümsemeyle son kurabiyeye uzandı ve kurabiyeyi ikiye böldü. Kadın kurabiyeyi adamın elinden kapar gibi aldı ve, Aman Tanrım, ne cüretkar ve ne kaba adam; üstelik bir teşekkür bile etmiyor! diye düşündü.
Hayatında bu kadar sinirlendiğini anımsamıyordu. Uçağın kalkacağı anons edilince, derin bir nefes aldı ve rahatladı. Eşyalarını topladı ve çıkış kapısına yürüdü. Kurabiye hırsızına dönüp bakmadı bile. Uçağa bindi ve rahat koltuğuna oturdu. Daha sonra kitabını almak üzere çantasına uzandı. Birden gözleri şaşkınlıkla açıldı. Gözlerinin önünde bir paket kurabiye duruyordu! Çaresizlik içinde inledi;Bunlar benim kurabiyelimse eğer; ötekiler de onundu ve benimle her bir kurabiyesini paylaştı! Üzüntüyle, özür dilemek için çok geç kaldığını anladı.
Kaba ve cüretkar olan kurabiye hırsızı kendisiydi.
(Valerie Cox)Hayat,başkalarını suçlamadan önce kendimize dönüp bakmamız gereken yerdir...









Alıntı

MOR BERE

Bu seferki bere maviş'in güle güle kullan sadık yorumcum...

23 Şubat 2012 Perşembe

DUYGU ADASI


Bir zamanlar, bütün duygular bir adada yaşarmış. Mutluluk, Üzüntü, Sabır, Öfke, Korku, Kibir, Bilgelik, Sevgi...her türlü duygu bu adada olduğu için bu adaya 'duygu adası' deniliyormuş. 
Ada sakini duygular, günün birinde, tesbit edemedikleri bir yerden, adanın bir kaç gün içinde batacağı yönünde ısrarlı anonslar duymuşlar. İlk anda bunun büyük ber şaka olduğunu düşünmüş bazıları,ama anonslar devam ettikçe, durumun ciddi olduğunu düşünerek, birer ikişer adadan ayrılmaya başlamışlar.
Hemen her duygunun kendine ait bir kayığı yahut gemisi ya da yatı olduğundan, adadan ayrılmak nisbeten kolay olmuş onlar için. Ama Sevgi'nin küçücük bir sandalı bile yokmuş. O yüzden, kendisini alacak birini buluncaya kadar, mecburen adada kalmış. 
Duyguların büyük kısmının adadan ayrıldığı günlerden birinde, ada anonsta söylendiği gibi yavaş yavaş batmaya başlamış. Bunun üzerine, Sevgi, yüksekçe bir kayaya çıkıp yardım istemeye başlamış adadan henüz ayrılan diğer duygulardan.
İlk önce, Zenginliği görmüş büyük ve güzel bir yatın içinde. El edip, yüksek sesle bağırmış:
- Zenginlik beni de alır mısın?
Yatın her tarafına yığdığı eşyaları gösteren Zenginlik:
- Hayır alamam. demiş
- Görüyorsun, altın gümüş, zümrüt derken yat doldu. Senin için yer kalmadı.
Zenginlikten vefa görmeyen Sevgi, biraz daha geride, büyücek bir yelkenli görmüş. Dikkatlice baktığında anlamış ki bu yelkenli Kibir'in:
- Kibir, Kibir!... Benim sandalım bile yok, ada da batıyor, yardım et lütfen!
- Sana yardım edemem. demiş Kibir.
- Biraz pejmürde gözüküyorsun; yelkenlimin fiyakasını bozacaksın.
Bu cevap karşısında çok üzülen sevgi, bir kayığa binip kürek çeker vaziyette, Üzüntü'yü farketmiş o sırada. Sevgi bu kez ondan yardım istemeye karar vermiş:
- Üzüntü, seninle gelebilir miyim?
- Ah sevgili sevgiciğim! demiş üzüntü.
- Yalnız gitmeye karar vermiş olduğum için o kadar üzgünüm ki!
Bu cevap üzerine üzüntüsü daha da artan Sevgi, yüzünü adanın öbür tarafına doğru çevirdiğinde, bir mavnanın üzerinde neşeyle zıplayan birini görmüş. Mutlulukmuş bu. Sevgi ona da seslenmiş; ama Mutluluk o kadar mutluymuş ki, Sevginin ona seslendiğinin farkına bile varmamış.
Çaresiz biçimde mutluluğa seslenmeye devam eden Sevgi, ansızın, bir ses duymuş yakınında:
- Buraya gel Sevgi! Seni ben götüreyim.
Sevgi çok sevinmiş ve koşar adım sahile koşup içinden yaşlıca bir adamın kendisine seslendiği kayığa atlamış. Kayıkla fazlaca bir yer gitmeden , adanın büsbütün sulara gömüldüğünü görmüşler.
Sevgi, bu kadar duygu çağırdığı halde onu almazken kendisini kayığına çağıran bu saçı başı ağırmış duyguya teşekkür etmiş defalarca. Ama, Duygu Adasında o güne kadar hiç görmediği bu yaşlıya adını bile sormayı unuttuğunu, ancak karaya varıp da vedalaşmalarından sonra farketmiş.
Sonra da, günlerden bir gün geldikleri bu yeni kara parçasında Bilgeliğe rast gelince, ismini bile sormadığı bu kadirşinas yaşlıyı tarif edip ismini sormuş kendisine.
- O Tecrübeden başkası olamaz. diye cevap vermiş Bilgelik.
- Tecrübe mi? peki niye yalnız o bana yardım etti? 
- Çünkü. demiş Bilgelik,
- Sevginin gerçek değerini ancak tecrübe kavrayabilir...





ALINTI

KREP VE PORTAKAL SUYU

Kahvaltıda krep arası ,bal,reçel,peynirle çok güzel oluyor yanında taze portakal suyu amaa boşa uğraşıyorum  herkesin ergeni doymak bilmez benimki hiç bir şey beğenmez ve yemez...

22 Şubat 2012 Çarşamba

ÇİZGİLİ BERE_2



Küçük aslancığa yaptığım berenin ipi artınca bu bereyi de evdeki ebruli mavi iple birlikte işledim Bu bereye kulaklık ekledim  ponpon yaptım ama ponponu karar veremedim takayım mı ? ki

20 Şubat 2012 Pazartesi

ÇİZGİLİ BERE


Bu bereyi 1 -2 saatte bitirdim işlemesi çok zevkli rengi lacivert, gri  ip ören bayan  küçük aslancığa yaptım teyzesi onu çok seviyorrr...

17 Şubat 2012 Cuma

GÜMÜŞ MADALYA

Altınlarını'da bekliyorum küçüğüm...

LADY HARS BERE

Aynı berenin üçüncüsü  bravo lady simli angora  ipi iki kat yaparak ördüm yumşacık ışıl ışıl oldu galiba süslü su'ya hediye edecem.Bu modelin devamı gelecek çünkü severek işlediğim modelleri usanana kadar yapmayı seviyorum...

16 Şubat 2012 Perşembe

KÜÇÜĞÜM

Küçüğüm başarılar diliyorum sana melekler senle olsun. Allah seni korusun  yüzün hep gülsün yavrum...

ÇATLAK KOVA



Picture Hindistan’da bir sucu, boynuna astigi uzun bir sopanin uçlarina taktigi iki büyük kovayla su tasirmis. Kovalardan biri çatlakmis. Saglam olan kova her seferinde irmaktan patronun evine ulasan uzun yolu dolu olarak tamamlarken, çatlak kova içine konan suyun sadece yarisini eve ulastirabilirmis. Bu durum iki yil boyunca her gün böyle devam etmis. Sucu her seferinde patronunun evine sadece 1,5 kova su götürebilirmis. Saglam kova basarisindan gurur duyarken, zavalli çatlak kova görevinin sadece yarisini yerine getiriyor olmaktan dolayi utanç duyuyormus. Iki yilin sonunda bir gün çatlak kova irmagin kiyisinda sucuya seslenmis.
“Kendimden utaniyorum ve senden özür dilemek istiyorum.”
“Neden?.” Diye sormus sucu. “Niye utanç duyuyorsun?” Kova cevap vermis.
“Çünkü iki yildir çatlagimdan su sizdigi için tasima görevimin sadece yarisini yerine getirebiliyorum. Benim kusurumdan dolayi sen bu kadar çalismana ragmen emeklerinin tam karsiligini alamiyorsun.” Sucu söyle demis:
“Patronun evine dönerken yolun kenarindaki çiçekleri farketmeni istiyorum.” Gerçekten de tepeyi tirmanirken çatlak kova patikanini bir yanindaki yabani çiçekleri isitan günesi görmüs. Fakat yolun sonunda yine suyununu yarisini kaybettigi için kendini kötü hissetmis ve yine sucudan özür dilemis. Sucu kovaya sormus:
“Yolun sadece senin tarafinda çiçekler oldugunu ve diger kovanin tarafinda hiç çiçek olmadigini fark ettin mi?... Bunun sebebi benim senin kusurunu bilmem ve ondan yararlanmamdir. Yolun senin tarafina çiçek tohumlari ektim ve her gün biz irmaktan dönerken sen onlari suladin. Iki yildir ben bu güzel çiçekleri toplayip onlarla patronumun sofrasini süsleyebildim. Sen böyle olmasaydin, o evinde bu güzellikleri yasayamayacakti.”
Hepimizin kendimize özgü kusurlari vardir. Hepimiz aslinda çatlak kovalariz. Tanri’nin büyük planinda hiçbir sey ziyan edilmez. Kusurlarinizdan korkmayin. Onlari sahiplenin. Kusurlarinizda gerçek gücünüzü buldugunuzu bilirseniz eger, siz de güzelliklere sebep olabilirsiniz... 

13 Şubat 2012 Pazartesi

MELEĞİM



 Meleğim çok zaman oldu bana sarılmaya'lı çocukluğumu çok özledim çünkü sen  hep ordasın.Sana olan sevgimi anlatmak imkansız ana sevgisinden fazlaydı senin sevgin bana.Uzağındayım çok dardayım pamuk annem.
Elleri öpülesi cennet gülü başımın tacı gözümün nuru anneannem.Ancak beni sen anlarsın sen dinlersin, nazımı şımarıklığımı sen çekersin.üşüdüğüm zaman ısıtmak için nasıl sarmalardın beni , acıktığım zaman doyurmak için  nasıl çabalardın ,hasta olduğumda sırtına alır doktora yetiştirirdin beni. Senin gibisi az bulunur nur yüzlüm yüreğinde sevgi ve şefkat, dilinde Allah(bana kızdığında söylediğin söz ya,La havle yada,Hasbinallah' dı) vardı.
Yüreğimde yine anıların  yine iniyor göz yaşlarım bana ağlama kör olacan derdin şimdi söyleyen yok ki .Tekrar görebilsem sana dokunabilsem söylemediklerimi şimdi söyleyebilsem küçüklüğüme dönüp koynunda uyuyabilsem doyasıya kokunu içime çeksem.Bu sefer seni gördüğüm için ağlasam dikiş makinenin altında bana verdiğin kumaş parçalarıyla oynasam yine bana masallar anlatsan senin anlattığın masallardan başkası hiç aklımda kalmıyor ki,  yine inat yapsam istediklerimi aldırmak  için  inat yapmasam'da alırdın ama ben alacağını bile bile inatlaşırdım.Senden başkasına yapamadım  ki hiç...
Hiç kimse görmese'de ağladığımı bilirim beni gördüğünü, duyduğunu,ne zaman üzülsem hala bu yaşta  hep gelirsin rüyalarıma, beni sararsın sıkı sıkı , ağlarım yine üzerim seni ,sıkıntım geçene kadar gelirsin rüyalarıma.Orda rahat olduğunu biliyorum Allahın izniyle, çünkü rüyamda melekler  gördüm ne yapıyorsunuz burda dedim seni beklediklerini söylediler.Orda rahat olmasan hala buraya gelip benim sıkıntılarımı giderirmiydin.
Bana hakkını gitmeden helal etmiştin canım annem.Sen şimdi  öyle bir yerdesin ki orda o kadar mutlu, huzurlu ve rahatsın ki .İnşallah yanına geldiğimde banada yer vardır yanında...

12 Şubat 2012 Pazar

ATKI BERE

Çocuk atkı bere takımı ip Nako renk yavru ağzı.Bereyi çarkıfelek modelinden yaptım dört dilimde bitirdim 3-7 yaş için...
               (Torunlara saklayacağım)İnşallah

İKİ ARKADAŞ


Çölde yolculuk eden iki arkadaş hakkında bir hikaye anlatılır. Yolculuğun bir aşamasında iki arkadaş tartışırIar biri ötekine bir tokat atar. Tokadı yiyenin canı çok yanar ama tek keIime etmez ve kum üzerine şu sözIeri yazar ‘BUGÜN EN IYI ARKADASIM BANA BIR TOKAT ATTI’ YıkanabiIecekIeri bir vahaya rastIayana dek yürümeyi sürdürürIer Tokadı yiyen yıkanırken bir batağa sapIanır, boğuImak üzereyken arkadaşı tarafından kurtarıIır BoğuImak üzere oIan arkadaş tam kurtuIduktan sonra bir kaya parçası üzerine şu sözIeri kazır: ‘BUGÜN EN IYI ARKADASIM BENIM HAYATIMI KURTARDI’ Tokadı vuran ve sonra arkadaşının hayatını kurtaran kişi ona şöyIe der; senin canını yaktığımda bunu kum üzerine yazdın ama şimdi kayaya kazıyorsun NEDEN? Öbür arkadaş ona şöyIe cevap verir:’Biri bizi incittiğinde bunu kum üzerine yazmaIıyız ki bağışIama rüzgarı estiğinde onu siIebiIsin Ama biri bize İYİ bir şey yaparsa onu kayaya kazımaIı ki onu hiçbir rüzgar yok etmesin’ ‘İNCİNMELERİNİZİ KUMA, GÖRDÜGÜNÜZ İYİLİKLERİ KAYALARA KAZIMAYI ÖGRENIN’ 

ÖR SÖK BERE

İkincisini yaptım ilmekleri azaltım 40 ilmek başladım 60 diş haroşa yaptım.İpi Alize burcum zarif simli...Papatyam'a yaptım...

EKLER PASTA

yalancı ekler pasta kedi diliyle yaptım fena olmadı yapımı çok kolay tavsiye ederim...

9 Şubat 2012 Perşembe

EVİM

MEŞHUR BİR ressam günün birinde dünyanın en güzel şeyinin resmini yapmaya karar verdi. Bunun için dünyada en güzel şeyin ne olabileceğine dair bilgi toplamak üzere uzun bir yolculuğa çıktı.

Ağaçlık bir yolda giderken beli bükülmüş yaşlı bir adamın yol kenarında oturmuş olduğunu gördü. Yanına giderek ona dünyanın en güzel şeyinin ne olabileceğini sordu. İhtiyar hiç tereddüt etmeden:“İMAN'dır” dedi.

Sonra bir kasabadan geçerken bir
 düğün kalabalığına rastgeldi. Kalabalığın arasına girerek genç geline:“Dünyanın en güzel şeyi nedir sizce?” diye sordu.Gelin damadın gözlerinin içine bakarak:“Dünyanın en güzel şeyi olsa olsa AŞK'tır!” dedi.

Ressam yoluna devam etti. Tozlu bir yolda giderken cepheden dönen yorgun bir askere denk geldi. Aynı soruyu ona da sordu. Asker“Dünyada en güzel şey BARIŞ'tır dedi.

Ressam kendi kendine eğer dünyanın en güzel şeyleri iman aşk ve barış'sa ben bunların resmini nasıl yapabilirim ki diye düşünmeye başladı. O düşünceyle evine döndü.

Evinin kapısından içeri girdiğinde ise dünyanın en güzel manzarasının karşısında durduğunu düşündü. Çocuklarının masum bakışlarında iman, karısının gözlerinde aşk okunuyor evinde ise barış hali hüküm sürüyordu.

Bunlardan aldığı ilhamla ressam dünyanın en güzel şeyinin resmini yapmaya koyuldu. Resim bitince de tabloya şu adı verdi:“EVİM.”









ALINTI

5 Şubat 2012 Pazar

GRİ ŞAL

Daha önce çokkk işlediğim arttır kes modeli.Papatyam'a...

PATİK

İki kare haroşadan oluşuyor çok basit ben deneme amaçlı bir tane minicik işledim bebeklerede' yetişkinlerede yapılan bir model... 

BORDO ÖRÜMCEK ŞAL

Rengi çok güzel seçmişim.Ayşe ablam'a yaptım güle güle kullansın...

ELDİVEN

Çok zevkli işlemesi çabuk bitiyor.Tatesal adlı blogta anlatımı var...

LADY HARS BERE

Papatyam bu bereyi sana yaptım... 

bu benim yaptığım bere alttaki anlatış ve resimler alıntıdır...




İpim: Alize Burcum Klasik
                                                                                                                        
 Şiş: 6 numara. 28 ilmekle başladım. 8 haroşa + 12 düz + 8 

haroşa olacak şekilde.

6 sıra sonunda düzleri kestim.


Bir sonraki sırada 12 ilmek çıkarttım. Aynı işlemi tekrar

 uyguladım.


Bu şekilde 19 dilim yaptım.

Haroşanın bir kenarından ilmek aldım. 76 ilmek var şişimde.

15 sıra düz ördüm.

8 sıra, 2 ters 2 düz lastik ördüm.

Tersleri ve düzleri keserek 1 ters 1 düz lastiğe çevirdim. 

Şişimde 38 ilmek kaldı.

5 sıra ördüm. İki ilmeği bir örerek kestim. 19 ilmek kaldı.

Aynı işlemi tekrar uyguladım. 10 ilmek kaldı.

Keserek dikip bitirdim...

Bu berenin yapılışını: alisnur.blogspot.com adlı blogdan kopyalanmıştır... 


1 Şubat 2012 Çarşamba

ÖR SÖK BERE

Ör sök beresi modasına bende uydum ama arkası çok geniş oldu bir kaç tane yapınca modeli tuttururum 50 ilmek başladım 70 diş haroşe yaptım 20 ilmek kapadım bir bırak bir kes le bitirdim bıraktığım ilmekleri söktüm kenarları dikip arkayı büzdüm ponpon koydum.Tatesal adlı blogdan aldım modeli şimdide bloguna koyduğu eldivenden yapacağım  bloğunun yıllardır  sessiz takipcisiyim çok güzel model anlatıyor  beni tanımıyor ama çok teşekkür ederim kendisine...

BENİM BABAM OLURMUSUN

Biliyormusun seni çok seviyorum ama bunu sana hiç söyleyemedim.3 yaşında minicik bir bebekken sen o kötü haberi alıp askerden izin alıp geldiğinde seni kapıda görüp  yanına gelip biliyormusun  benim babam öldü  benim babam olurmusun dediğimde kabul ettin (evli bile değildin) sen  benim babam ben senin kızın oldum.Ben senin sevgine bu iyiliğine belki layık olamadım bana HAKKINI HELAL ET.Beni çok güzel yetiştirdin  tertemiz çiçek gibi çocuklarından ayırt etmedin.(Tabii  meleğimle birlikte) benim kalbimi hiç kırmadın 17 yaşıma kadar.Allah senden razı olsun.Çocuklarından ayırmasın,hep mutlu hep huzurlu ol. Allah sağlığını bozmasın inşallah sana her iki cihanda'da güzellikler versin cennet kapılarını açsın.
Biliyormusun  babam öldü benim babam olurmusun diyen yetimi  kabul ettiğinde sana o zaman açıldı CENNET KAPILARI 
Bunu ben söylemiyorum ki gerçek olan bu SENİ ÇOK SEVİYORUM...


Sevgili peygamberimiz (s.a.v)  (şehadet parmağı ile orta parmağını işaret edip aralarını birleştirerek ) “Ben ve yetimin işlerine bakan kimse ile ,cennette böyle beraber bulanacağız” burmuştur.


"Müslümanlar içinde en hayırlı ev, kendisine iyilik yapılan bir yetimin bulunduğu evdir


"Bir kimse, müslümanların arasında bulunan bir yetimi alarak yedirip içirmek üzere evine götürürse affedilmeyecek bir suç işlemediği takdirde,  Teâlâ onu mutlaka cennete koyar." (Tirmîzî)


"Bir kimse, sırf 'ın rızâsı için bir yetimin başını okşarsa, elinin dokunduğu her saç teline karşılık ona sevap vardır…" (İbn Hanbel)